ADALETİN SOYUT NİTELİĞİ, SOMUT YAPISI... VE KÜLTÜR

Siyasi irade [maalesef] adaleti, yapıp ettiklerini meşrulaştırmak için kullanıyorlar.
-    Adil davranma "sorumluluğu"nu kişisel bir mesele düzeyine yükselebilen insan o kadar az ki...
Böyle diyor ünlü bir düşünür.
Ancak o ünlü düşünürün yapmış olduğu bu tespit, sözünü ettiğimiz “az-ın-lık"ın dışında kalan insanları, hiç ama hiç ilgilendirmiyor.
Sözün özü, “it ürküyor, kervan yürüyor...”
Ama... Acaba kervan nereye kadar yürüyecektir?
Mesele budur.
Adalet, birilerinin tezgâhından ne zaman ve nasıl kurtarılacaktır?
Hukuk; bir araç olmaktan ne zaman çıkartılacak?..
Ve adalet, siyaset odaklı alelade bir duygu sömürüsü olarak kullanılmaktan nasıl kurtarılacaktır?
Adalet, soyut bir kavramdır.
Ama somut olarak gerçekleşir.
Adaleti oluşturan toplumsal değerler soyuttur; Ama adaletin yapılandırılması iş ve işlevi, tümüyle somuttur...
Adaletin soyut niteliği, kültürel üst yapı içinde "insanlık değerleri" adını verdiğimiz mutfakta oluşur.
Somut adaletin üretildiği mekân ise, TBMM'dir...
Hayata geçirildiği yerler ise, gittikçe "saray"laşan adliye binalarıdır.
Öte yandan her siyasal rejim, her toplumsal sınıf ya da çıkar grubu, kendi hukukunu kendisi yaratma işlevi ile yüklüdür.
Demek ki... İdeal, genel geçerliliği olan, objektif niteliklerle donatılmış bir adalet mevcut değildir.
O zaman meselenin çözümü, [yani somut nitelikli adaletin gerçekleştirilmesi] sahip olduğumuz değerler hiyerarşisinin TBMM'de yapılandırılması ile ilgili bir eylemde gizlidir.
Bu eylem, sözünü ettiğimiz değerler hiyerarşisinin [yani dünya görüşümüzü oluşturan kültürel dinamiklerin] TBMM'ye egemen kılınmasını hedef almalıdır.
Geniş halk kitleleri adına, sınıfsal ve ulusal çıkarlarımızdan kaynaklanan toplumsal talep ve beklentilerimizi TBMM'ye dikte edebilmelidir. 
Demokratik ülkelerde bu "eylem", demokratik kitle örgütleri eli ile ve onların sahip olukları güç oranında gerçekleştirilir.
Kişisel duruşlar, bir araya getirilir ve toplumsal duruşlara yükseltilir.
Eleştiri - özeleştiri mekanizması içinde ve sorgulama yöntemi ile demokratik ortam boyunca oluşturulan kolektif irade, böylece örgütlenir, güçlenir ve müstakil bir toplumsal baskı unsuru katına yükselir.

Sözünü ettiğimiz eleştiri- özeleştiri ve sorgulama yönteminin içeriğinde herkes [her birey/yurttaş/vatandaş], kendi değerlerinin yüksekliği ve kendi kültürünün kaç okka çektiği gerçeği ile baş/başkadır, karşı/karşıyadır, göğüs/göğüsedir...
Adaletten yola çıktık ve kültüre dayandık.
Kültürün toplumsal niteliğinden kişisel yapılanmasına vardık.
Ve toplum içinde gerçek ve yetkin bir birey olma "ide"sinin varoşlarına ulaştık.
Çünkü adalet ve kültür ilişkisi önde gelen bir belirleyicidir.
İşte düşünce de böyle bir şey...
Oldukça soyut; ama, sonuçları somuttan da somut!

Önceki ve Sonraki Yazılar