ANAYASA’YA SADAKATTEN AYRILMAYACAĞIMA!...

Anayasa’nın 81. maddesi hükmü şöyle:

2. Andiçme

MADDE 81- Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri, göreve başlarken aşağıdaki şekilde andiçerler:

“Devletin varlığı ve bağımsızlığını, vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü, milletin kayıtsız ve şartsız egemenliğini koruyacağıma; hukukun üstünlüğüne, demokratik ve lâik Cumhuriyete ve Atatürk ilke ve inkılâplarına bağlı kalacağıma; toplumun huzur ve refahı, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde herkesin insan haklarından ve temel hürriyetlerden yararlanması ülküsünden ve Anayasaya sadakatten ayrılmayacağıma; büyük Türk milleti önünde namusum ve şerefim üzerine andiçerim.”

Demek ki milletvekili, yemin etmeden görevine başlayamıyor.

Ve yine demek ki, her milletvekili yukarıdaki metinde yer alan birçok temel esasın yanında bir şey üzerine daha yemin ediyor:

- Anayasaya sadakatten ayrılmayacağıma!..

Gidip Türkçe sözlüğümü tozlu rafından indiriyorum.

Sözlük Türk Dil Kurumu tarafından hazırlanmış.

Sayfaları çevirip, “sadakat” sözcüğünü buluyorum. Bakın ne yazıyor?..

Sadakat: İçten bağlılık, sağlam ve güçlü dostluk…

Başımı televizyon ekranına doğru çevirip, bu yemini meclis kürsüsüne çıkarak, yarım yamalak bir şive ile tekrarlayan milletvekillerini izliyorum.

Ve özellikle de son seçimlerde milletin yüzde 50’sinin oyunu almış olan iktidar partisinin milletvekillerine yöneltiyorum dikkatimi…

Hiç tereddüt etmeden tekrarlıyorlar yukarıdaki yemin metnini… Hiç duraksamadan!

Anayasa ile saptanmış yemin metnindeki diğer öğeleri sorgulamayı bir başka bahara bırakıp, “Anayasaya sadakatten ayrılmayacağı” üzerine namus ve şerefleri üzerine ant içen milletin vekillerini izliyorum, ibretle,   hayretle…

Neydi sadakatin Türkçe karşılığı?..

- İçten bağlılık…

Kime?

- Anayasa’ya!..

Peki bu siyasi parti, seçimlerden sonraki ilk işinin bu Anayasa’yı değiştirmek olduğunu her fırsatta tekrarlamıyor mu?...

Yani bu kişiler, içten bağlı oldukları üzerine namus ve şerefleri üzerine yemin ettikleri Anayasa’yı, yemin edip göreve başladıktan sonra hemen değiştirmeyi öncelikli görevleri bellemişler…

Planları bu.

Stratejilerinin gereği de bu.

Ve bizce oturdukları koltuklardaki varlıklarının zorunlu nedeni de bu…

Ama bu çok önemli çelişki, maalesef Türkiye halkının malumu değil.

İşte sorun buradadır!

Türkiye’nin öncü aydın kadroları bu korkunç gerçeği halkına anlatamamaktadır.

Devam ediyoruz.

Yemin metninde geçen sadakat sözcüğünün bir diğer anlamı da, “sağlam ve güçlü dostluk” demek…

Kime karşı “sağlam ve güçlü” dostluk?

- Anayasa’ya!..

Gerçekten, “vay anasını sayın okuyucular”…

Bir siyasi kadro Anayasa’yı kökünden değiştirmeyi ilk ve en önemli işi olarak belirliyor.

Ve o Anayasa’ya sağlam ve güçlü dostlukla içten bağlı olduğuna yemin ederek görevine başlıyor…

Ve ilk işi, o Anayasa’yı temelinden değiştirmek!..

Bu çelişkiyi sindirmek kolay bir iş değil.

Bu çelişkinin içeriğinde yer alan temel felsefenin farkındalığı içinde soluk almak her baba/ yiğidin harcı değil.

Daha kestirmeden söylersek,

- Bu ülkede olup/bitenleri görüp anlayarak artık yaşamak olası değil!..

Ama ne yapalım ki dostlar, bizim kaçıp gidebileceğimiz Atlantik ötesi diyarlarda villalarımız, dolarlarımız ve karanlık ilişkilerimiz yok…

Ve

“Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür

ve bir orman gibi kardeşçesine,

 bu hasret bizim…”

Ve ne mutlu ki böyle!..

Önceki ve Sonraki Yazılar