ÖZCAN PEHLİVANOĞLU

ÖZCAN PEHLİVANOĞLU

ATATÜRK’ÜN AKLI İLE AKILLANMAK!

Gazi Mustafa Kemal Atatürk; 06 Mart 1922’de yani Türkiye Cumhuriyeti kurulmadan önce TBMM’de yapılan gizli oturumda şöyle diyor: “Hepiniz bilirsiniz ki, Avrupa’nın en önemli devletleri Türkiye’nin zararıyla, Türkiye’nin gerilemesi ile ortaya çıkmışlardır. Bugün, bütün dünyayı etkileyen, milletimizin yaşamını ve ülkemizi göz altında bulunduran, en güçlü gelişmeler, Türkiye’nin zararıyla gerçekleşmiştir. ( Günümüzde de öyle olmuyormu?) Eğer, güçlü bir Türkiye varlığını sürdürseydi denebilir ki, İngiltere’nin bugünkü siyaseti var olmayacaktı. Türkiye, Viyana’dan sonra Peşte ve Belgrad’ta yenilmeseydi, Avusturya/Macaristan siyasetinin sözü edilmeyecekti. Fransa, İtalya, Almanya’da aynı kaynaktan esinlenerek hayat ve siyasetlerini geliştirmişler ve güçlendirmişlerdir.”
Büyük insan devam ediyor “... Avrupa’nın bütün ilerlemesine, yükselmesine ve uygarlaşmasına karşılık, Türkiye gerilemiş, düştükçe düşmüştür. (Bundan sonrası çok önemli!) Türkiye’yi yok etmeye girişenler, Türkiye’nin ortadan kaldırılmasında çıkar ve yaşam görenler, zararlı olmaktan çıkmışlar, aralarında çıkarları paylaşarak, anlaşmış ve birleşmişlerdir. Ve bunun sonucu olarak, bir çok zekalar, duygular, fikirler, Türkiye’nin yok edilmesi noktasında yoğunlaştırılmıştır. Ve bu yoğunlaşma, yüzyıllar geçtikçe oluşan kuşaklarda adeta yıkıcı bir gelenek biçimine dönüşmüştür. Ve bu geleneğin, Türkiye’nin yaşamına ve varlığına aralıksız uygulanmasıyla, sonuçta Türkiye’yi yenilemek, (“Yeni Türkiye”yi mi kast ediyor acaba?) Türkiye’yi uygarlaştırmak gibi bir takım nedenlerle Türkiye’nin iç yaşamına, iç yönetimine işlemiş ve sızmışlardır...”
Atatürk, milli uyanıştaki gecikmenin Türk Milletine ne kadar pahalıya mal olduğunu da 1923’te sarf ettiği şu sözlerle açıklamıştır. “... Biz, (Türkler) milliyet fikirlerini tatbikte çok gecikmiş ve çok ilgisizlik göstermiş bir milletiz. Bunun zararlarını fazla faaliyetle telafiye çalışmalıyız... Özellikle bizim milletimiz (Türkler!), milliyetini ihmal edişinin çok acı cezalarını çekmiştir. Osmanlı İmparatorluğu içindeki çok çeşitli toplumlar hep milli inançlara sarılarak, milliyetçilik idealinin kuvveti ile kendilerini kurtardılar. Biz ne olduğumuzu içlerinden sopa ile kovulunca anladık. Kuvvetimizin zayıfladığı anda bizi hor ve hakir gördüler.( Bu günkü gibi olmasın?) Anladık ki, kabahatimiz kendimizi unutmuş olduğumuzmuş!”
Bu arada David Kushner, Türk ve Türkiye ismi ile ilgili olarak o dönemlerde: “Avrupalılar, Osmanlılardan ve Osmanlı İmparatorluğu’ndan bahsederken uzun süredir, Türkler ve Türkiye adını kullanıyordu” der. Yine ünlü hikayecimiz Ömer Seyfettin, “Türk, Türkler, Türklük, Türkiye kelimeleri ağza alınmıyor hatta en muktedir muharrirler “Memalik-i Osmaniye”ye Avrupalıların Türkiye demesine çok kızıyorlardı” diye ekliyor.
Atatürk’ün; Türk ve Türklerle ilgili 28 Aralık 1919’da söyledikleride çok önemlidir; “Milletimiz aleyhinde söylenenler bütünüyle iftiradır... ( Herhalde Ermeni Tehciri ve Etrak-ı bi idrak gibi şeyleri kast ediyor!) Milletimizin büyük kabiliyetleri, tarihen ve mantıken sabittir.”
Atatürk’e göre “Türk Milleti; kendinin ve memleketin yüksek menfaatlerinin aleyhine çalışmak isteyen bozguncu, vatansız ve milliyetsiz beyinsizlerin saçmalamalarındaki gizli ve kirli emelleri anlamayacak bir topluluk değildir”
Yine büyük insan: “İnsanları mutlu etmenin tek yolu, onları birbirlerine yaklaştırarak onları birbirine sevdirmektir” diyor.
Görüyorsunuz; Avrupa Birliğine, pkk bölücülüğüne, yolsuzluğa, istismarcılığa, Osmanlı lalesi yalakalığına, reklam arasına, Türkiye ismine, Türkiye’ye “Yeni” yakıştırmasına, Kara Parti’nin icraatlarına, milliyetsizliğe, toplumsal barışa ve geleceğe dair, çağları delen mesajlar hep onun aklında varmış ve bizlere hepsini aktarmış.
Atatürk’ü anlamak; Türk olmak, Türk Milliyetçisi olmak ve iyi insan olmaktır. Bir de Atatürk’e sövenlere bakın! Bir de Atatürk’ün neredeyse yüzyıl önce önümüze getirip koyduğu konuları, günümüzde ısrarla Türk Milletinin aleyhine kullananlara bakın! Benzer insanların konuştuğu aynı şeyler değil mi?

Önceki ve Sonraki Yazılar