E. TURGUT TEKİN

E. TURGUT TEKİN

Bağarası, AKP ve Akif Pala ile hayal kırıklığına uğradı

 

Bağarası Beldemiz, AKP ve İl Genel Meclis Üyesi Akif Pala'dan umduklarını bulamadılar. Bu nedenle de hayal kırıklığına uğradılar!..

 

Bağarası Beldemiz ne umuyordu? Gelin bugün bu konu üzerinde duralım. AKP ve Akif Pala Bağarası'na umduklarını verebildi mi?

 

1- Birinci umutları ilçe olmaktı. Her seçim döneminde 'bu bal' Bağaralılar'ın ağızlarına parmak parmak sürülür, tattırılır, ama her ne hikmetse seçimden sonra bir tabak da olsa sofralarına konmaz!

 

Otuz yıldan bu yana ilçe olma sevdası Bağaralılar'ın gönlünde yatmaktadır. Her seçim dönemi, Bağarası'nda bu konu dillendirilir, nutuklar atılır, sözler verilir, seçimden sonra unutulur.

 

Bağarası ilçe olur mu?

 

Coğrafi açıdan bir ilçe olmaması için hiçbir neden yoktur. Yeteri kadar toprağı, nüfusu ve köyü vardır. Türkiye genelinde birçok ilçeden hem büyük ve hem de daha gelişmiştir. Çarşısı, pazarı, Emniyet Amirliği, Jandarma Komutanlığı vardır. Lisesi, iki büyük ilköğretim okulu mevcuttur. Bağarası'nın ilçe olması, Söke'ye zarar vermez, hatta Söke'nin yükünü azaltır. Didim ilçe olurken de böyle düşünenler vardı. Ama Didim ilçe olunca bazı konularda Söke rahatladı, aynı zamanda merkezi bir konum da kazandı. Bugün Ortaklar ve Bağarası ilçe olursa, Söke'nin il olma şansı da o kadar artar. Akif Pala ve Sabahattin Akkın, AKP'yi bu yönde motive etmiş, Bağaralılar'ın oyunu AKP'ye verdirmiş olmalarına rağmen, geçen sürede bu konuda başarılı olamamışlardır. Bağarası da ilçe yapılmamıştır.

 

2- İkinci umutları Çine Barajı'nın kısa sürede tamamlanarak, Bağarası Ovası'nın suya kavuşturulması, sel baskınlarının önlenmesi idi. Ne yazık ki, AKP hükümeti, Çine Barajı'na destek olacağına köstek olmuş, Bağarası halkını hayal kırıklığına uğratmıştır. Akif Pala ve Sabahattin Akkın, bu konuda da başarılı olamamışlardır.

 

3- Üçüncü umutları Söke-Bağarası; Bağarası-Koçarlı yolunun çağdaş bir anlayışla yapılması idi. Söke-Menderes Köprüsü arası, daha önceki hükümetler döneminde programa alınarak, genişletme ve asfaltlama çalışmaları bitirilmiştir. Bunu, "Biz yaptık" demeleri bence ayıp olur. Asıl onların yapması gereken yol, Menderes Köprüsü-Bağarası arası ile Bağarası-Koçarlı arası olmalı idi. Dolmuşla bu yolu Çine Çayı Köprüsüne kadar gidip gördüm. Göstermelik olarak, bazı keskin ve görüşü kesen virajlarda az bir miktarda çalışmalar "söz olsun padişahım" türünden yapılmış. Bunun dışında ne yol, ne de yolda çalışma var. Bakanla kol kola temel atan, boy gösteren, söylev atan, şakşak yapanlar, hani yol çalışması nerede? Ortada henüz birşey yok!

 

4- Dördüncü umutları en az ellerinden çekilip alınan iki banka şubesine yeniden kavuşmaları idi. Sanki ülke genelinde krizleri Bağarası halkı çıkarmıştı. Bağarası'nı cezalandırırcasına banka şubelerini kapattılar. Binlerce çiftçi, esnaf, işçi ve memur bankacılık hizmetlerinden mahrum kaldılar. Esnaf ticari hayatın gereği olan çek, senet gibi ödemelerini yatırmak için Söke'ye gelmek zorunda kalıyorlar.

 

5- Beşinci umutları alın teri dökerek yetiştirdikleri toprak ürünlerinin karşılığını almalarını ummaları idi. Bel bağladıkları bu hükümet döneminde, toprak ürünleri dibe vurdu, birçok ürün tarlada ve bahçede kaldı. Çiftçi perişan oldu. Oysa, Bağarası çiftçisi Türkiye'nin en zengin ve refahlı çiftçisi idiler. Bana dert yanıyorlar. Diyorlar ki:

- Bağarası iyice körfezleşti. Başta çiftçi ve esnaf mağdur olduk. Bu hükümet belimizi kırdı. Kanatları kırık, uçamayan kuşlara döndük. Bizim halimizi yaz. Sen, Bağarası'nda beş yıl kaldın. İlk kitap, kırtasiye dükkanını sen açtın. Bizi iyi tanırsın. Ama sana plaket vermemişler. Vermezler! Niye versinler ki? Sen, böyle yazarsan hoca, sana plaket mi verirler?

Kahvede gülüştüler. Sonra Akif Pala ve Sabahattin Akkın için; "Her gecenin bir sabahı var. "Gün ola, harman ola!.." "sap döner, keser döner!" Sandıkta hesap görülür. Bunları yaz da, Akif Pala, Sabahattin Akkın okusun. Onlara dedim ki: "Bunları yazarsam, bana plaket verirler mi? Tekrar güldüler. Sonra şunu söylediler,  "Senin onların plaketine ihtiyacın yok ki! Varsın vermesinler. Böyle gerçekleri yazanlara, doğru söyleyenlere plaket mi verirler heç, Hoca!.."

30 Mart 2007 Cuma günü Bağarası'na gitmiştim. Gerçek Gazetesi'nin sahibi Durmuş Tuna, her sabah gazete dağıtırken bana da birkaç tane bırakır. Bende, okuyucularıma veririm veya telefon edip isteyenlere posta ile gönderirim. Bağarası'na giderken yanımda 30 Mart tarihli 937 sayılı gazeteden birkaç tane götürmüştüm. Tutaklılar'ın kahvesindeki sohbette bu makale ortaya çıktı. O günkü gazetenin ikinci manşetinte "İl Genel Meclisi Sökeli basın mensuplarına plaket verdi" haberi yer alıyordu. Resimde Akif Pala ve arkadaşları çok mutlu görünüyordu. Sanki beyler, Bağarası'na çok büyük işler yapmıştılar. Ben Bağarası'nın dilekçesini yazdım ve ortaya koydum. Akif Pala ve Sabahattin Akkın'da problemlerini çözsünler. Ben, onlardan plaket değil, icraat istiyorum. Ya yazdıklarımı yalanlasınlar, ya da Bağarası'nın sorunlarını çözsünler. İşte gerçek budur. Benim gazeteciliğim bu felsefe üstüne oturmuştur. Asla da değişmez.

Önceki ve Sonraki Yazılar