Ben Ona Ejder Abi Derdim, O Bana Keşanlı...

 BİR YEŞİLÇAM ÖYKÜSÜ

Bu gün yine işsizdik. Öğleye kadar figürasyonda bir umutla bekleştik durduk. Cennetin Çocukları filminin vizyona girdiği gündü. Emek sinemasında onu izledim. Eve gelmeden Hayati Abinin kahveye bi göz atmayı düşündüm. Bu kahvenin bulunduğu sokağın arkasındaki Tayfun apartmanının en üst katında kalıyorduk altı arkadaş. Tümümüz de üniversite öğrencisiydik. Beyoğlu Karakolu da bu sokaktaydı. İbrahim Uğurlu ,Tarzan Çetin, Kadir Kök ve Ata Saka dörtlüsü oyunu bitirmişlerdi. Ben içeri girdiğimde ayaklanmışlar birbirleriyle şakalaşıyorlardı Tarzan Çetin, masanın masraflarını öderken Hayati Abi de diğer bir masada tek başına oturan Yadigar Ejder’e çay servisi yapıyordu. Tarzan Çetin’in “Kuzu’nun çay da benden olsun.” dediğini duydum. İçersi sigara dumanıyla doluydu. “Sağol abi.” diye Tarzan Çetin’e karşılık veren Yadigar Ejder, başı sıfır tıraşlı , hafif sakallı haliyle filmlerdeki gibi sırıtmıştı. Eksik dişleriyle ve kırpışan gözleriyle bir film sahnesi izlemiştim sanki. “Naber Keşanlı?” sorusuna ne olsun be abicim? Günü bitirdik yine .” diye karşılık verirken oyuncu dörtlüsünün ardından ben de dışarı çıktım. Hava yeni kararmaya başlamış, Beyoğlu’nun arka sokakları geceye uyanıyordu. Kapıda Cevdet Balıkçıyla karşılaştık kel başı ve kendine has bıyıklarıyla perma sharp reklamlarından çıkıp gelmişti sanki. Ağzından düşürmediği piposu, tütüyordu. Eve yöneldiğimde Karakolun önünde telaşlı bir hareketlilik vardı. Polisler iki yankesiciyi yaka paça içeri sokuyorlardı. Kapıya geldiğimde memleketten gelmiş Behzat arkadaşımla karşılaştık. İlkokulda ve ortaokulda birlikte okumuştuk. Eve girmekten vazgeçtik yine Hayati Hamzaoğlu’nun kahvesine döndük. Hava iyice kararmıştı. Beyoğlu’na ilk taşındığımda meyhaneydi burası. Akşamları çok keyifli olurdu. Bir akşam Adnan Mersinli, Sami Hazinses, İhsan Baysal aynı masada akşam keyfindeyken, Hayati abi artık meyhanecilikten yoruldum, satıcam burayı.” yakınmalarına tanık olmuştum. Birkaç haftalığına gittiğim memleketten döndüğümde lokanta “HAYATİ HAMZAOĞLU KAHVEHANESİ’”ne dönüşmüştü. Bazen Cankurtarandaki Erol Taş’ın kahvesine giderdik. İhsan Baysal’ın işlettiği bir kahve vardı, bir de Yeşilçam Kahvehanesine takılırdık. Cevdet Balıkçıyla Yadigar küstüler. Ayrı masalarda oturuyorlardı. Cevdet Balıkçı siyah takımlarıylaydı ve hala elindeki piposunu tüttüryordu. Yadigar Ejder siyah üzerine beyaz çizgili elbisesiyle çayını yudumluyordu. Behsatla onun masasına, ” müsaade var mı?” sorusuyla oturduk. O, hiç ses etmedi. Üzerindeki kostüm bugün çekimleri biten “BAZILARI CACIK SEVER” filminden kalmıştı.                                                                                                      

(sürecek)

Önceki ve Sonraki Yazılar