E. TURGUT TEKİN

E. TURGUT TEKİN

Bir yıkımın acı öyküsü 5

 

 

(Köy Enstitüleri Düşürülürken)

* Önceki sayıdan devam

I) I943 yılında toplanan 2. Milli Eğitim şurasında: "Özellikle üretim yapılması eleştirilerek, Enstitülerin Milliyetçilik ve geleneklerimiz yönünden eksikli olduğu söyleniyor. İkinci Eğitim şurasında bu eleştiriyi getirenlerin çoğu Köy Enstitülerini yakından tanımayan, İlköğretimde izlenen "Eğitim Politikası" ndan haberleri olmayan, orta öğretim, yüksek öğretim ve teknik öğretim alanlarında görevli olan kişilerdi. ÖğretmenIere makine teknolojisi ve sürücü eğitimi de verilmesini şu sözIerle eleştiriyorlardı. “Burada şoför mü yetiştiriyoruz, yoksa öğretmen mi?" Bu kişiler, dün olduğu gibi bugün de ilköğretime burunlarını sokarak, kendileri herşeyi biliyormuş gibi, ilköğretime karışmaktadırlar. Oysa bunların çoğu ya ilköğretimi hiç bilmez ya da, ilköğretimde başarılı olamadıkları için kaçmış, yüksek öğretim kurumlarına geçmişlerdir. Bazıları da yöneticilikleri seçmişlerdir. Bu düzen Milli Eğitimde ne yazık ki, dün olduğu gibi, bugün de devam etmektedir. Şu anda bunun örneği birinci sınışarda üç yıldan beri uygulanan birinci sınışardaki "Okuma ve Yazma Dersi"nde yaşanmaktadır.

2) Ön yargılı pedegoglar ise, Enstitülerde verilen demokratik eğitimi hem nicelik ve hem nitelik yönüyle aşırı bulanlardı. Bunların başında kişisel açıdan Tonguç'a karşı olan REŞAT ŞEMSETTİN SİRER, HALİL FİKRET KANAT, EMİN SOYSAL GİBİ eğitimciler geliyordu. Karşı çıkışlarının baş nedeni kıskançlıktı. Bu kıskançlık ne yazık ki, geçmişte olduğu gibi günümüzde de vardır. Hele politikacılarla ters düşersen, acımadan defterini dürerler. İkinci kapatma nedeni olabilir mi? Burası Türkiye ne yazık ki, olur.

3) Asıl acımasız davranılan konu, bu kurumlarda uygulanan karma eğitimdi. Kız ve erkeklerin aynı çatı altında bulunması,aynı ders ve işleri yapması idi. Oysa o dönemde ülke nüfusunun yüzde seksenini oluşturan köylü halk, kadın erkek, çoluk çocuk demeden gece gündüz yokluk ve kıtlık içinde doğayla, güçlüklerle savaşıyorlardı. Bu bağlamda da kurtuluş savaşında olduğu gibi yanyana, elele, birlikte omuz omuza idiler.

4) Bazılarının kaygıları da, "Köylü okursa, köylü kızları öğretmen olursa, bizim hizmetçilerimiz, marabalarımız, ırgatlarımız, uşaklarımız kim olacak? Tarlaları kim ekecek, kim biçecek? Sebzeleri kim çapalıyacak?" düşüncesi içinde idiler. Daha çok toprak sahipleri böyle düşünüyor, ağaların kamçılarından kurtarılmaya çalışılan Anadolu insanı, tekrar uşaklığa, tutsaklığa sürüklenmek istiyordu. Çünkü çıkarları elden gidiyor. Köylü çocukları okuyor, okudukça uyanıyorlardı. Bu da o tiplerin asla işine gelmiyordu. "Çamur at izi kalsın" türünden geleceğe mantıklı bakamıyorlardı.

5) I946 seçimlerini zorbela ve kılpayı farkla kazanan CHP, Başbakan Şükrü Saraçoğlu'nu kenera iterek, Recep Peker'i Başbakan yapmıştı.O da Milli Eğitim Bakanlığı'na Hasan Ali Yücel'i değil, Hasan Ali Yücel'e, Tonguç'a Köy Enstitüleri'ne karşı olan CHP Sivas Milletvekili Reşat Şemsettin Sirer’i Milli Eğitim Bakanlığı'na getirdi. Sirer, Yücel ve Tonguç'a karşılığı ile tanınan biriydi. Aynı zamanda ön yargılı ve devamlı onları eleştirdiği için özellikle Recep Peker tarafından bu kişi neden seçilmişti? Çünkü bu adam robut gibi verilen emri yerine getirir, Yüceli de,Tonguç'u da, Köy Enstitüleri'ni de bir anda yıkar atardı. Öylede oldu. Yücel'den sonra İsmail Hakkı Tonguç'ta görevden alındı. Talim ve Terbiye Kurulunda kızağa çekildi. İç işleri Bakanlığı'nda merkeze alınan valiler gibi, Milli Eğitim Bakanlığı'nda da Talim Terbiye Kurulu Üyeliği'ne alınıyor, orada pasif hizmetlerle zaman öldürttürüyorlardı. İsmail Hakkı Tonguç'un yerine, İlköğretim Müdürlüğü'ne de Yüksek Köy Enstitüsü Psikoloji öğretmeni YUNUS KAZIM KONİ getirilir. Zaten Yunus Kazım Köni'de Tonguç ve Enstitülerine karşı görüşlü biridir. Yıkım kadrosu tamamdır. Peker Başbakan, Sirer Milli Eğitim Bakanı, Köni ise İlköğretim Genel Müdürü olmuştur. Kıyma makinesinin düğmesine basılmıştır. Basan ise CHP’nin bu kanadıdır. Halk arasında yanlış bir kanı ve inanç var. Hep derler ki, “Köy Enstitülerini DP kapattı." Asla doğru değildir. Kapanma programı ve geçişler yine bu kadro tarafından hazırlandı. Onlar zaten iktidara DP’nin geleceğini hiç hesaba katmıyorlardı.Kademeli olarak, I954'te kapatılacaktı. Kader yazısı yazılmıştı. Uygulama fermanı cellata verilmişti. Sirer ve Köni defteri dürmekte kararlı idiler.

1946 seçimleri sonun da CHP iktidarının Başbakanı Recep Peker kimdi? Neden Köy Enstitülerinin ipini çekmiş, cellatları olmuştu? Dilerseniz, biraz da bu kişiyi tanıyalım. O zaman konu daha iyi anlaşılacaktır. Çünkü böyle özgün bir Kurumu yıkmak için ufak, tefek hatalar ileri sürülemez ve kapatma nedeni olamaz. Aslında bu kapatmaların arkasında İnönü-Peker çatışması yatar. Bu satırları okuduğunuzda dudak bükenler olacaktır. Ama parti içi muhalelefetler her dönemde vardı. Bugün nasıl Deniz Baykal’ı devirmek isteyenler varsa, o zaman da İnönü'yü devirmek istiyenler vardı. Bunların başında da Recep Peker bulunuyordu. Peker’in kısaca biyografisi şöyledir. Bu biyografiyi ben değil Ansiklopediler yazmaktadır. Aklınıza benim bir Recep Peker düşmanı olmam gibi düşünce asla gelmesin. Ben, burada yansız olarak gerçekleri aktarmaya çalışıyorum. Neden? ileride "Eğitim Tarihimizi" yazacak olanlara daha doğru karar verme olanağı vermek içindir.

RECEP PEKER (İSTANBUL 1888-1950)

I907'de Harp Okulu'nu bitirdi. Yemen'de, Trablosgarpta, Balkan Savaşı'nda ve Birinci Dünya Savaşı'nda Rumeli ve Kafkas Cepheleri'nde savaştı. I9II'de Harp Akademisini savaşlar dolayısıyla kesilme olduğu için I9I9'da birincilikle bitirdi. Kurtuluş Savaşı'nın muhtelif cephelerinde savaştı. Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde ve politikada önemli görevler yaptı. 7 Ağustos I946'da başbakanlığa atandı. Muhalefete karşı sert tutum takınması, TBMM'nin görüşüne başvurmadan devalüasyona gitmesi bütçe görüşmeleri sırasında Adnan Menderes ile sert tartışmalara girmesi nedeniyle muhalefet meclisi boykot etti. Parti içindede Peker'e şiddetli bir muhalefet başladı. Zorunlu olarak I947'de istifa etti. I948'deki parti kurultayında İsmet İnönü'ye karşı adaylığını koydu. Kaybedince siyasi yaşamdan çekildi. I950'de de vefat etti. Şimdi şunu iyi analiz etmek gerekiyor: Peker neden Milli Eğitim Bakanlığına Şemsettin Sirer'i getirdi? Sirer'de Köni'yi. Artık benim daha fazla yorum yapmama gerek yok. Durum ortada.

TONGUÇ'UN VEDA MEKTUBU

Tonguç, İlköğretim Genel Müdürlüğü'nden ayrılırken Milli Eğitim Müdürlerine bir veda mektubu yazar. Mektubun kısaca özü şudur;

"Kardeşlerim;

En çetin şartlara gögüs gererek, içtenlikle çalışan sizler gibi özverili arkadaşlar olmasaydı, ilköğretim alanında on yıl içinde gerçekleştirilenlerin çoğu başarılamazdı. Yaz kış, gece gündüz, soğuk sıcak demeden ve hiç bir kişisel çıkar gütmeden ülküye bağlılığınız, işe sarılışınızla bulunduğunuz ilin, çevrenin milli eğitim alanında birer anıt olarak kalacak eserler yarattınız. Sizlerin çalışmalarınız benim için iftihar kaynağı oldu. fiimdiden sonra da olacaktır"

*** Devam edecek

Önceki ve Sonraki Yazılar