Bırakıp Gitmek

Sabah güneşten önce kalkmak için biraz erkence yatmak gerekiyor. Sabahın erken saatlerinde, güne erken başlamanın sevincini yaşamalı. Geç kaldım, yetişemedim korkusunu duymadan.

Ama hangi güne erken başlıyacaksınız. Günler hep aynı değil mi? Pazartesi, Salı derken bir bakmışsınız Cuma gelmiş. Hafta sonu en hızlı geçen saatler. Hatta sonları yüzmetre koşucuları gibi.

Kalan günlerimize anlam yüklemeye mi çalışmalı, yitip giden günlerimize mi yanmalı. Bir insan ne ister yaşamdan. Paralı yaşamak mı, sağlıklı yaşamak mı? Sevdiklerinizle birarada yaşamak mı, ya da her sevdiğinizin anlık peşinden koşmak mı? Geleceği tüketmek mi ya da geleceği çoğaltmak mı? Yoksa çocuklara daha yaşanılır bir gelecek bırakmak için mi, sömürüsüz bir dünya mı, ya da gemisini kurtaran kaptan mı? Güzellikte, doğrulukta insanın kendi seçimi mi? Toplumsal dayatmalar çevrenin ve ekonomik siyasi uygulamanın sonuçları mı bu suçluluğumuz ve yoksulluğumuz.

Bizi biz yapan değerlerimizin köküne kibrit mi çaktılar? Biz daha iyi bir dünyada yaşayalım diye kimler yaşamlarından vazgeçtiler sayısını anımsayanınız var mı? İnsanı insan yapan değerlerimizi geçmişten emaneten alıp geleceğe taşımaksa görevimiz, bu yozlaşmanın sorumlusu biraz da bizler değil miyiz?

Meşhur diktörtgen masamızda duruşma beklerken tartışıyoruz. Suç türü ve suçlu sayısında önemli artışlar var son yıllarda. Hele koca koca yaşlı insanların çocuklara yönelik cinsel istismarlarındaki artışa ne demeli. Bir insanın yaşamına kast eden sanığın ceza ehliyetinin olmadığı yönünde rapor gelmiş dosyaya. Mahkemede yasa gereği ceza verememiş. Tam teşekküllü ve korumalı bir hastahanede tedavisine karar vermek zorunda kalmış.

Bu tür hastaları tedavi edecek hastahanelerimiz var mı? YOK!..

Peki ne olacak, yeniden topluma mı salınacak bu kişi. Yeni suç işlesin diye. Sorun adaletle mi yoksa sistemin alt yapıyı hazır etmeyişinde mi?

Böl, parçala, yönet... Sözcükler tanıdık mı geldi? Kapitalizmin ve emperyalizmin en büyük takdiğidir “Böl, parçala, yönet” Bu sözcüklerin anlamını en güzel öğretmenlerimiz bilir. Çünkü bu sözcüklerin anlamlarını biz öğretmenlerimizden öğrenmiştik. Tam da emperyalizme hizmet edercesine bugünlerde ilçemizde temsilcilik açan eski bir memur sendikası, Atatürk ilke ve inkılapları doğrultusunda sendika olduklarının beyanını verdiler kamuoyuna.

Etnik milliyetçilik veya bireysel çekememezlik ya da kişisel çıkarlar gibi nedenlerle ve türlübahanelerle bölünüüp parçalanarak yeniden sendika kurulması hangi Atatürk ilkelerine hizmet etmektedir. Hepimiz çok iyi biliyoruzki 12 Eylül faşizmi de AtatürkçüIüğü dilinden düşürmemiştir. Ortak değerler, asgari müşterek şartlar altında birarada duramayan emekçilerin ayrılarak varacakları nokta neresidir ki? Ve bu sendika yöneticileri üye sayılarını çoğaltmayı diğer sendikalardan oluşacak çözülmelere bağlamışlar. Yani diğer sendikalarla emek ve barış, demokratik değerler çerçevesinde birleşmek yerine yeni çözülmeler olsun küçülsünler istenmektedir. Yani bu küçülmelerin emek ve barış mücadelesini zaafa uğratacağını düşüünmeden bu beklentilerini çoğaltmaktalar. Oysa bu sendika diğer sendikalardan çözülecek üyeleri beklemek yerine, bu güne kadar daha herhangi bir sendikaya üye olmayan, örgütsüz olan kamu emekçilerini örgütlemeye çalışması gerekmez mi? Çoğalmak, bir başka sendikayı azaltmak değil, yeni üye kazanmaktır. Sanırım bunu bilebilecek durumdalar. Çünkü bu tip eğitimcilere insanlar çocuklarını yetiştirsinler diye emanet etmekteler.

Sendikacılık bahçede ot yolmaya benzemiyor maalesef.

Sendikacılık emek üzerine kuruludur. Emeğin yüzyıllardır mücadelesi sonucu oluşan değerlcrine sahip çıkmak ile kurulur. O değerleri geleceğe çoğaltarak taşımaktır aslolan. Öyle ben sıkıldım, başkasına aşık oldum, heyecanım kalmadı gibi bahanelerle çekip gitmek olmaz. Eğer gidiyorsanız demek ki emekçiliğinizi de yitirmişsinizdir.

Zor olan kalıp mücadele etmektir.

Kaçıp gitmek kolaydır. Gençlik aşklarına benzer. Her an her yerde aşık olabilirsiniz ama, sevmek ayrı bir şeydir ve emek ister.

Çocuklarını bile kolayca bırakıp gidenlerin çoğaldığı bir ülkede, mücadeleden kaçanların çoğalmasına şaşmamak gerekir.

Önceki ve Sonraki Yazılar