Bu gün gezegenimizin en önemli iki sorunu iklim değişikliği ve biyolojik çeşitlilik kaybı. Biyolojik çeşitlilik tadımız, tuzumuz.Varlığımız bizim dışımızda kalan canlıların varlığına bağlı. Aldığımız her nefes, yediğimiz her lokma, hastalandığımızda şifamızın kaynağı biyolojik çeşitlilik.

Biyolojik Çeşitlilik Bizim Gıdamız.

Biyolojik çeşitlilik bizim gımamız. Gıdamızın %95’i topraktan, doğadan geliyor. Safralarımız doğanın cömertliğiyle renkleniyor, çeşitleniyor. Gıda güvenliğimiz ve gıda üretiminin devamlılığı için sağlıklı topraklara, sağlıklı topraklar için ise milyarlarca toprak canlısına ihtiyaç var. Kullandığımız bitki türlerinin %65’inin varlığı ve verimliliği, onların tozlaşmasını sağlayan 20.000’den fazla canlı türüne bağlı. Orman tahribatları, kirlilik, aşırı avlanma ve yararlanma ile doğal çeşitliliği yok ediyoruz.Tek düze yapılan monokültür tarım, konrolsüz şekilde kullanılan pestisitler ve kimyasal gübre kullanımı, işgalci türler ve iklim değişikliği nedeniyle biyolojik çeşitlilik azalıyor. Biyolojik çeşitliliğin kaybı , gıda güvenliğini ve soframızdaki zenginliği tehdit ediyor.Tadımızdan, tuzumuzdan, gıdamızdan olmamak için doğanın çeşitliliğini korumalı, biyolojik çeşitliliğe sahip çıkmalıyız

Biyolojik Çeşitlilik Bizim İklimimiz,

Biyolojik çeşitlilik ve iklim birbirinin ayrılmaz parçası. Bu gün gezegenimizin iki sorunu olan biyolojik çeşitlilik kaybı ve iklim değişikliğinin kaynağı ve çözümleri içiçe.İklim değişikliği birçok canlının yaşamını ve yaşam alanlarını tehdir ediyor.Bu sebeple canlılar , yeni yaşam alanlarına göç etmeye başladı. Göç edemeyen, uyum sağlayamayan canlılar yok olma tehlikesiyle karşı karşıya. Dünyamızdaki bitki varlığının %50’si insanlar tarafından yok edilmiş durumda.Kayıplara rağmen deniz ve kara ekosistemlerindeki fotosentez yapan canlılar insan kaynaklı yıllık karbon salınımının %60’ını atmosferden geri alıyor. Başka bir deyişle iklimi düzenliyor. İklimin ve Biyolojik çeşitliliğin birbirini ne kadar etkilediğini anlamalı, canlıların yaşam alanlarını korumalı, korunan alanları ve orman varlığımızı arttırmalıyız

Biyolojik Çeşitlilik Bizim Şifamız,

Aldığımız her nefes, yediğimiz her lokma, hastalandığımızda şifamız doğadan gelmektedir. Ormanlar, tıpta kullanılan 29.000 bitkinin ev sahibi. 4 milyar insan doğal ilaçlarla tedavi olmaya çalışıyor. Antibiyotikler olmak üzere en yaygın kullanılan 150 ilacın %57’si, kanser tedavisinde kullanılan ilaçların yaklaşık %70’i doğadan elde ediliyor veya doğada keşfedilen etkin maddelerin sentetik olarak üretilmesiyle sağlanıyor. Hastalıklarımızın şifası doğada yani biyolojik çeşitlilikte. Hep birlikte doğamızı korumalı, biyolojik çeşitliliğe sahip çıkmalıyız. Biyolojik çeşitlilik hep var olsun ki şifamız daim olsun.

Biyolojik Çeşitlilik Bizim Mirasımız,

Varlığımız bizim dışımızda kalan canlıların varlığına bağlı. Yok olma tehlikesi ile karşı karşıya olan ya da yok olan her tür, doğanın üretgenliğinin azalması, gelecek nesillerin yaşamlarının daha güçleşmesi, ve çok sayıda olumsuzluklarla karşılaşması demektir. Doğadan aldığımız, tükettiğimiz doğanın kendini yenileyebilme gücünün %56 üzerinde. Gelecek nesillerin haklarını bu günden tüketiyoruz. Onlara daha iyi bir dünya mirası bırakmak ve bu kötügidişi geri çevirmek için korunan alanları arttırarak, etkili koruma çalışmaları yürüterekve daha az tüketerek biyolojik çeşitliliğe sahip çıkmalıyız. Pasifik Okyanusu’ndaki 7. Kıta olarak adlandırılan 1,6 milyon kilometrekare plastik yığınını kendi kirliliğimizde boğulmamak için yüzlerce yıl biyolojik çeşitliliğe zararını unutmamalıyız