Cumhurbaşkanlığı

 

Koltukta oturuyorum. Kapılar açık, pencereler kapalı. Masamın üstünde daktilom, dosyalar, gazeteler, kitaplar, evraklar, dolu ve boş kağıtlar.

Bir yanda ödemelerin evrakları, kalemler.

                                     * Baştarafı 1'de

Başımı kaldırıyorum, pencerenin dışında buruk bir gökyüzü. Sağımda minarenin ucu ve yapıların son katları, reklam panoları, karşıda koca bir dağı yok etmeye çalışan makineler.

Üç tane çiçek var odamda. Yenilenmiş yaprakları dallarında dururken sararan yaprakları bana bakıyor sanki. Gözümü kaçırıyorum. Elm sigarama gidiyor. Bir nefes çekiyorum ciğerlerime. Yaşımdan iki misli yaşlanmış ciğerlerim yine de bayram ediyor gibi.

Dumanla verdiğim tüm işaretlere rağmen GODOT gelmedi. Sanırım BARBARLAR gelecek.

Sigaram bitmiş, tazeliyorum. Yazı uzun. Düşünceler yoğun. Hepsini harmanlayıp yetiştirmek gerek.

Sabahleyin şöyle bir haber taraması yaptık kanallarda oğlumla birlikte. Onun tercihi çizgi film. Ancak kırmadı beni şöyle bir baktık. Ne görelim. Kanalın birinde meşhur netekim konuşuyor. Cumhurbaşkanlığı konusunda fikirlerini beyan ediyor. Oldukça yaşlanmış.

Baba kim bu diye sordu oğlum.

Darbeci dedim. En meşhuru olan. Solcuları asan.

7000 kişinin idamını isteyen, 124 kişiye idam cezası veren, 50 kişiyi idam eden.

229 kişinin doğal olmayan ölümüne neden olan.

650 BİN KİŞİYİ GÖZALTINA ALAN,

230 bin kişiyi yargılayan,

1 milyon 683 kişiyi fişleyen,

17 yaşındaki çocuğu idam edenlerden dedim.

Hala nasıl konuşuyor diye sordu, yanıt veremedim, geçelim oğlum dedim. Kalktım, mutfağa gittim. Elim yine sigaraya gitti. Bir nefeste tüm geçmişin acılarını içime çektim.

Yüzde 35 oyla Meclisin yüzde 65'i gibi bir çoğunluğuna (azınlığın çoğunluğuna) sahip olan siyasi iktidar, ülkedeki sorunları çözmek yerine Cumhurbaşkanlığı seçimi ile hem halka oynamakta, hem de gündem değiştirerek sorunları arka plana atmakta, böylece başarısızlığını gizlemektedir.

Her vesile siyasal islamı çağrıştıran ve bu felsefeyi yaşam tarzı olarak kabul ettiği anlaşılan Başbakan Tayyip Erdoğan'ın Cumhurbaşkanlığına talip olması ve bu koltuğa oturarak, CUMHURİYETİN ve CUMHURUN başına geçmesi mantıklı ve mümkün değildir. Aslında bunun mümkün olmayacağını Sayın Başbakanın kendisi de çok iyi bilmektedir. Çünkü, Sayın Başbakan Cumhurbaşkanı seçildiğinde Anayasanın 103. maddsi uyarınca YEMİN yapacaktır. Yemininde...Atatürk İlke ve İnkilaplarına ve Laik Cumhuriyet İlkesine Bağlı Kalacağıma...ilişkin yeminde yapacaktır.

Siyasal İslamı referans alan ve bunu tarzında gösteren bir bireyin bu yemin ile kendi kendisiyle çelişmeyecek midir.

Kaldı ki olay sadece yeminle bitmemektedir.

Yine Anayasanın 174. maddesinde "Anayasanın hiçbir hükmü, Türk toplumunu çağdaş uygarlık seviyesinin üstüne çıkarma ve Türkiye Cumhuriyeti'nin Laiklik niteliğini koruma amacını güden, aşağıda gösterilen inkilap kanunlarının, Anayasanın halk oyu ile kabul edildiği tarihte yürürlükte bulunan hükümlerinin, Anayasaya aykırı olduğu şeklinde anlaşılamaz ve yorumlanamaz" demektedir.

Ve maddede 8 adet yasa açıklanmıştır. Bu yasalardan biri de 671 sayılı şapka iktisası hakkında kanundur.

Şapka kanununu 1. maddesi ise "Türkiye Büyük Millet Meclisi azaları ile idarei umumiye ve hususiye ve mahalliyeye ve bilimum müessesata memurin ve müstahdemin Türk Milletinin iktisa etmiş olduğu şapkayı giymek mecburiyetindedir. Türkiye halkının da umumi serpuşu şapka olup, buna münafi bir itiyadın devamını hükümet meneder" demektedir.

Yasanın dili bugünün Türkçesine çok uygun olmasa da, 1925 tarihli yasanın amaç ve ruhu açıktır.

Yasa çağdaş bir giyim tarzını benimsemiştir. Peçe ve peçeyi andıracak serpuşları kabul etmemektedir.

Tüm bu Anayasal ve yasal düzenlemelere karşın ve inanmadığınız ilkelere inanıyormuşçasına ısrar etmenin ve bu inatlaşmanın anlamı ve gereği nedir?

Görünür niyetlerin arkasında hangi görünmez niyetler yatmaktadır. Gerçek niyetlerin topluma anlatılması, toplumun en doğal ve yasal hakkıdır.

Önceki ve Sonraki Yazılar