DEMOKRASİ NEDİR ya da NASIL KULLANILIR?..

 

 

Gelin, (değişiklik olsun...) demokrasiyi, görkemli tahtından bir gün için indirip, O’nu sadece, basit ve yalın bir “araç” olarak tanımlayalım.

Tamam mı?

Tamam(sa), devam edelim...

Peki, demokrasi, neyin aracıdır?..

Halkın dini inançları  üzerinden siyaset yapan kesimlere göre demokrasi, hedeflenen şeriat düzenini getirmek yönündeki çalışmaların önünü açan çok (ve pek çok) önemli bir araçtır...

İnanç özgürlüğü etiketi altında sürdürülen yoğun gerici propagandanın kalkanı da, işte yine bu bildiğimiz, demokrasi denen  “ideal”dir...

Ülkenin ekonomik bağımsızlığını yerle bir eden; yerli üretimi, yerli sanayii, yerli tarımı yabancıların sömürgeci emellerine korunmasız bir pazar olarak sunan “sözde” özgürlüğün, yani liberalizmin temelindeki kalkan da, yine hep bu aynı demokrasidir...

Ülkeyi, yurdu, memleketi ve vatanı, Avrupa Birliği’nin parça parça etme siyasetinin altına [ustaca] yerleştirilmiş olan temel ilke de, işte yine o aynı tanıdık sima: düşünce özgürlüğüdür... Ve bir taş daha kaldırın alt taraftan... Görebildiniz mi?.. Evet, yine o tılsımlı kavram, yine o yüce ve muhteşem demokrasi “ide”sidir...

Ve Orhan Pamuk ve benzerleri gibiler dahi...

Ve pek Sayın Tayip Erdoğan hazretleri dahi.

Ve hatta bizim komşunun kedisi sarı bukleli Sarman dahi... Hepsi!..

Her birisi ve cümlesi... Bir başka açıdan, bir başka cenahtan, bir başka rüzgârdan güç alan, destek bulan ve ayranı kabaran tüm “ümmet-i muazzama”nın bil-cümlesi... Bu demokrasi denen sihirli meşe-değneğinin desteği ile oymaya çalışıyor bu memleketin dibini ve onarmaya çalışıyor kendi kişisel ikbalini... Ve aynı zamanda geleceğini ve “makus” talihini!..

İşte demokrasi böyle bir şey!..

Bilmem, an-lat-tıra-biliyor muyum?

Yaaaa… Demek an-lat-tı-ra-mıyorum…

Öyleyse, ben size, demokrasinin bir başka şekilde, bir başka amaçla ve bir başta türlü... “bir araç olarak kullanılabileceğini...”  Ve hatta kullanılması gerektiğini söyleyeyim.

Nasıl mı?

Şöyle:

Demokrasi bir halkın, kendisini yöneten sınıf, zümre ya da partiyi denetlediği ve gerektiğinde değiştirebildiği ve aynı zamanda, kendisini de bu süreç  içinde geliştirerek, bilinçlendirdiği, dünyanın en pahalı... ancak, en yavaş işleyen... ve en etkili bir siyasal yönetim biçimidir.

Halk, bu yönetim biçimini, saydığımız bu amaçlara ulaşmak için kullanabilir; kullanmalıdır... Ve hatta, kullanmak zorundadır.

Bu (demokratik) hakkını  kullanmayan halk, halk olmaktan çıkar; alelade bir topluluk, ilkel ve başı-bozuk bir güruh olma olgu ya da riski ile karşı karşıyadır.

Demokrasi sözcüğü, eski Yunanca’da, demos ve kratos sözcüklerinin birleşmesinden oluşuyor.

Demos, ayak takımı  ya da yoksullar demek...

Kratos ise, iktidar, egemenlik anlamına geliyor.

Demek ki, bir anlamı ile demokrasi, ayak-takımının kendi kendini yönetmesine verilen isimdir.

Ancak, bu noktada altı çizilmesi gereken önemli nokta, kadim Yunan milletinin, tarihin o çok erken zamanlarında, “yoksulların iktidarına”, demokrasi adını vermiş olması gerçeği...

Ülkemizde ise, gariban takımının siyasi partilere ait kamyon, minibüs ve otobüslerle oradan oraya taşınması... Cadde ve sokakları kirleten afiş, flama ve bayrak gösterileri...  Ve önceden belirlenmiş bir takım isimlerin yazılı olduğu oy pusulalarının vatandaşın eli ile sandığa atılması… Ve benzeri olaylardan meydana gelen hengâmenin adına “Demokrasi” adı verilmiş.

Ve böylelikle demokrasi, halkın, halk tarafından, halk için yönetilmesi demek...(miş!)

Katılmıyor musunuz, bütün bu yazılanlara, bilemiyoruz?..

İster katılın, ister katılmayın!..

Evet, bu da sizin kişisel demokratik hakkınız. 

Önceki ve Sonraki Yazılar