E. TURGUT TEKİN

E. TURGUT TEKİN

DERSANELER DESTANI

 

Ülkemizde dersaneleri; yanlış kurulan, plansız yapılandırılan rant amaçlı üniversiteler yarattı. Nasıl mı derseniz? Gelin özet olarak bu konuyu araştıralım.

Cumhuriyetten sonra, hele çoğulcu demokrasiye geçtikten hemen sonra, politik amaçlarla büyük kentlere plansız, programsız özel ve resmi olarak üniversiteler açılmaya başlandı. Yeni açılan bu üniversiteler, ülke gerçekleri, ihtiyaçları, istatistikleri dikkate alınmadan bu üniversiteler ve bağlı mesleki yüksek okullar fazlası ile artmayı sürdürdü.  Bu üniversiteler açıldıkça da hepimiz sevinmeye başladık. Sevincimiz şu yanlıştandır: 'Üniversiteler ne kadar çok açılırsa, o kadar çok kontenjan ortaya çıkar ve orta öğretimden mezun olanlar, yüksek öğrenim görme olanağına kavuşur!'

     İlköğretim, ortaöğretim hedeflerinde hep üniversitelere öğrenci yerleştirme arzusu vardı. Önce Milli Eğitim Bakanlığı, Anadolu Liseleri, Fen Liseleri ayrımını başlattı. Bu liselere sınavla öğrenci alınmaya başlandı. Bu liselere girmek için adete bir yarış başladı ve sonuçta özel öğretmenler, özel dersanelerin doğması  kaçınılmaz hale geldi. Bu ağ birdenbire dev gibi büyüdü. Bu ve benzeri liselerden mezun olan öğrenciler, daha iyi üniversitelere girmeye, daha iyi meslek dallarını kapmaya başladılar. Dersaneye giden öğrencilerin gitmeyen öğrencilere göre çok başarılı sonuçlar elde ettiği görüldükçe, halkımız can simidi olarak gördüğü dersanelere koştu. Üniversiteler ise bunlara el verdi. Kitaplar, testler, soru bankaları hazırlayarak, eğitimde ticareti çok karlı rant kaynağı haline getirdiler. Artık ranta dönüşen bu sistemin çarkları döndükçe büyüdü. Dersaneler, öğrencileri sömürmeye iki daldan başladılar. Birincisi; öğrenciyi dersanede ders vererek. ikincisi ise; yaprak test, soru bankası, konu anlatımlı yardımcı kitaplar üretip satarak. Bugün öyle dersane grupları var ki, gelirleri nerede ise, (abartmıyorum) Milli Eğitim Bakanlığı bütçesine denktir.

DERSANE GRUPLARI:

Bugün Türkiye'de 3 grup dersane vardır. Bunları kısaca şöyle özetlemek gerekir.

1- Lise sınavlarına öğrenci hazırlayan birinci grup dersaneler. Sayıları en çok olan dersanelerdir. Öğrenci sayıları da çoktur. Bu dersaneler, ilk ve ortaokul öğrencilerini genellikle seviye tespit sınavı ile alarak, Fen Liselerine, Askeri Liselere, Anadolu Öğretmen Liselerine, Anadolu Sağlık Meslek Liseleri ve benzerlerine yüksek puanlı öğrenci hazırlarlar. Bir öğrenci en az 4 yıl bu dersanelere devam etmek zorundadır. Bu çocukların ilk sömürülme yıllarıdır. Aile bütçesinin zorlanması pahasına genellikle her veli çocuğunu bu birinci grup dersaneye gönderir, masraf ve harcadığı parayı çocuğunun geleceğine yatırım olarak gördüğünden, diğer zaruri masraflarından kısıntıya giderek bu parayı ne yapıp edip denkleştirir. 'Yeter ki çocuklarım okusun!' der. Bu ilk 4 yıllık sömürüye ne pahasına olursa olsun razı olur, boyun eğer. Yine genellikle 4 yıl sonra öğrenci bir ortaöğretim kurumunu kazanmış ve kayıt olmuştur ama dersane düzeninin ikinci grubu başlar.

2- Dersanesi onun kolay kolay peşini bırakmaz? Onun kanına girmişlerdir. Motivasyon çoktan başlamıştır: "Ali merdivenin birinci basamağını çıktın! Şimdi ikinci basamağındasın! Şimdi ikinci grup dersane başlıyor. Hedefimiz seni iyi bir üniversitenin çok iyi bir fakültesine hazırlamak." Ali'nin kanına girilmiş, oltaya takılması zor olmamıştır! Şimdi sıra ailenin bu davaya inandırılmasındadır. Telefon zilleri başlar çalmaya!   Arkasından ağız kabartan, iştah açan fakültelerden, maaşı ve çalışma alanları çok renkli olan mesleklerden söz edilir. Geçen yıl üniversite sınavlarını kazananların boy boy resimleri şehrin en merkezi yerlerindeki reklam panolarında yer alır. Ali'nin ailesi sonuçta bu ikinci sömürü planının içine alınmıştır. Ali'nin en az 4 yılı daha burada üniversiteye hazırlanmakla geçecek ve geçer de. Lise biter, Ali her hangi bir fakülteye kayıt olur ve o fakültede mesleği ile ilgili yüksek eğitim alır. Fakülte bitmiş Ali ve ailesi "Ohh?" demiş, derin bir soluk almıştır. Ama gelin görün ki, asıl dava şimdi başlıyor. Ali çok sevdiği Fizik Öğretmenliğini bitirmiş, Fizik öğretmeni olmuştur. Fakültenin dekanı da "Sen Fizik Öğretmenisin? Bu mesleği yaparsın!" diyor ve eline çeyrek karton boyutlarında bir de diploma veriyor. Ali ve ailesi haklı olarak seviniyor.

Sıra Milli Eğitim Bakanlığında görev almaya gelince ona soruyorlar: "KPSS sınavı puanın kaç?" Ali şaşırıyor: "Bir de KPSS sınavına mı gireceğim?" Bakanlıkta: "Daha çilen bitmedi! Hele bir de KPSS sınavlarına gir, oradan yeterli puan al, ondan sonra bize gel!" diyorlar. Ali durumu ailesine şöyle anlatır:

-- Devletimin verdiği diplomamı, devletimin bakanlığı kabul etmiyor! Bana diyorlar ki, "Daha sömürülme süren ve çilen bitmedi! Bir de KPSS sınavlarına gir, oradan yeterli puanı al ki, ben seni öğretmen olarak atayayım" der. Ali çaresizlik içinde, derdini bu kez annesine anlatır: "Anne ne olur babamı razı et, beni bir de üçüncü grup dersaneye gönderin. Çünkü devlet kendi okullarının diplomalarına değil de, bu dersanelerin puanlarına inanıyor."

Annesi gözlerinin yaşını silerek:

-- Oğul, satılmadık bir sarı inek kaldı. Baban yarın onu da pazara götürüp satsın. Parasını cebine koyalım, git KPSS'ye kayıt ol! Madem ki sistem böyle işliyor, orada da oku da öğretmen ol!

Sarı inek satılır, parası Ali'nin cebine konulur ve üçüncü grup dersaneye gönderilir.

3- ÜÇÜNCÜ GRUP KPSS DERSANESİ:

Ali kısa adı (KPSS) olan Kamu Personel Seçme Sınavına aday hazırlayan bu üçüncü sömürü dersanesine girer. Bir yıl mı? İki yıl mı? sürer, yeterlilik puanı alması. Puanı alır ama gel gör ki, şimdi de açık kadro yoktur! Ali sıraya alınır ve beklemeye başlar. Bu defa askerlik gelir çatar! Askere gitse sıra kayıp olur! Askerliği erteletmek ister ama o da yeteri kadar ertelenmiştir. Yaşı ise 30 olmuştur. İşte Ali ve Dersane Destanı!

Peki Ali ne yapsın, askere mi gitsin? KPSS sonuçlarını bekleyip de öğretmen mi olsun? Cahit Sıtkı'nın dediği gibi ömrünün yarısı dersanelerde geçer. Fizik öğretmeni ihtiyaç duyulan ve zor yetişen bir meslektir. Onu yetiştiren dersane der ki:

-- Ali gel bizde çalış! Sıran gelince devlet okullarına gidersin. Ali dersane öğretmenliğine başlar. Yıllar sonra askere gider - döner, tekrar dersanede göreve başlar. On yıl sonra Ali'nin devlet okuluna sırası gelir. Gelir de bu kerre de yaşı kırkı geçmiştir. Sanki Ali'nin kaderi dersaneye bağlı. Ali dersanede mecburen kalır. Askerlik yapılmış, evlenilmiş, çoluk çocuğa karışılmıştır. Ali hayallerindeki devlet okulunda öğretmenlik yapamasa da iyi kötü buradan ekmek yemektedir.

Şansa bak! Şimdi de dersaneler kapanıyor. Ali işsiz kalırsa, eşi ve 3 çocuğu ile ne yapacak? Artık işi nerede bulacak? İşte dersaneler kapatılırsa  bir milyon insanımız bu sorunla karşı karşıya kalacak. * Devam edecek

Önceki ve Sonraki Yazılar