E. TURGUT TEKİN

E. TURGUT TEKİN

Didim Plaj Kentinin doğuşu

 

 

1957 Yılında Söke Belediye Başkanı olan Sayın Ekrem Karakaş, bu olayı anılarında şöyle anlatmaktadır:

“Yıl 1957. Güneşli pırıl pırıl bir sonbahar günü, Aydın Valisi Sayın Enver Saatçigil, İzmir Bölge Komutanı Sayın İskipligil ile birlikte Pazar günü bir askeri helikopter ile kıyılarımızı dolaşırken Didim ve Akbük kıyılarında çok güzel koylar görüyorlar. Vakıflar otelinin sol tarafındaki düzlük alana iniyorlar. Çalılar arasından deniz kıyısına geldiklerinde denizin çok berrak ve dalgasız olduğunu görüyorlar. Valimiz Enver Saatçigil, birkaç avuç kumu alarak denize atıyor. Denizi bulandırmak istiyor. Fakat denizin bulanmadığını, aynı berraklıkta kaldığını hayretle görüyor.

İzmir Bölge Komutanı da bu kıyıları çok beğeniyor. Bu koylarda bir tatil kenti kurulması düşüncesini benimsiyorlar. Ertesi günü hiç unutmuyorum, Eylül ayının 2. pazartesi günü Enver Saatçigil, Söke’ye belediye başkanlığına gelerek:

- Ekrem Bey, dün biz İzmir Bölge Komutanı ile Didim ve Akbük kıyılarını helikopter ile gezerken birkaç çok güzel kıyı gördük. Yenihisar Köyü altındakini aşağıya inerek inceledik. Su çok berrak, kumsal milsiz. Ne kadar suya kum attımsa denizin suyu bulanmadığı gibi berraklığını da kaybetmedi. Şimdi şunu demek istiyorum ki, gelin buraya Aydın Valiliği Özel İdaresi ile Söke Belediyesi el ele vererek çok güzel bir plajlı tatil kenti kuralım. Vali Bey’in bu görüşü ve isteği çok olumluydu. Düşünce ve varsayım benimde aklıma yattı. İlk bakışta bir tatil ve turizm kenti kurmak zor olsa da, sayın valimin bu olumlu görüşüne “hayır” demedim. Sadece “zor olsa da başarırız” dedim. Benim kabul etmeme sevinerek:

- Ekrem Bey önemli olan zoru yenmek, yapılacak olanı başarmaktır. El ele verdik mi, kafa ve kol birliği sağladık mı bu iş olur gider. Bu güzel kıyılarımız şenlenip, yaz aylarında cıvıl cıvıl olur. Vali beyle o gün sevinç ve umut içinde ayrıldık.

Vali bey, YSE’den bir dozer, bir greyder kepçe ve üç tane kamyon göndererek, kent kurulacak olan yerlerin temizliğini yaptırdı. Bu temizleme iki ay sürdü. Fakat deniz kenarından, denize doğru 20-25 metre içine kadar olan kıyı hem sığ hem de sazlıktı. Kamış, hasırotu gibi sulak alan bitkileriyle kaplıydı. Makineler, bu denizin içinde kalan sazlıkları, bir türlü temizleyemiyorlardı. Vali Bey, bizim belediyeden çöpçüleri ve itfaiye erlerini istedi. Tahminen 500 veya 600 metre uzunluğundaki kıyı şeridini işçiler eliyle temizleyeceklerdi. Çünkü makineler, bu bölümde işe yaramıyordu.

Kıyının temizliği için çöpçülerimiz ve itfaiye erlerimize vermek ve oradan 5-6 ay gibi bir sürede çalıştırmak olanaksız ve aynı zamanda sakıncalı olacağından, haklı olarak valimin bu isteğini yerine getiremedim. Bunun üzerine sayın valim, benden Milli Savunma Bakanı rahmetli Ethem Menderes’ten bu işte yardımcı olmaları için Söke Askeri Garnizon Komutanlığından 100 veya 150 asker verilmesi talebinde bulunmamı istedi. Bunun üzerine yine ben:

- Sayın Valim, askerler ancak valilerin emrine veriliyor. Belediye Başkanlarının emrine verileyeceğinden talebin zati alinizce yapılması daha uygun olmaz mı? Önerisinde bulununca, o bana şunu dedi:

-Ekrem Bey, Sayın Bakanımız Ethem Menderes sizi öz oğlu gibi seviyor. Sen telefon edersen, o seni kırmaz. Olur derse resmi yazışmaları elbette biz yaparız. Önce bir nabız yoklayalım. Bunun üzerine değerli Mili Savunma Bakanımız Ethem Bey’i aradım. Sayın bakanım bu talebi önce  yadırgadı, ama 2 gün sonra Söke Alay Komutanlığından 100 askeri çapa, kazma ve kürekleriyle birlikte çalışmaları için emrimize verdiler.

Askerlerimiz 6 aya yakın bir süre denizin içinde çapa ve kürekle temizlik çalışmaları yaptılar. Bu süre içinde en az haftada 2 gün Altınkum sahasına gidiyor, yapılan çalışmaları kontrol ediyordum. Bu temizlik işi tam 6 ay sürdü.

Temizlik işleri bitip kentin kurulacağı alan ortaya çıktıktan sonra bu alana uygun olarak önce bir maket hazırlayıp, buna göre kurulacak kentin imar planını yaptırdık. İmar planı tamamlandıktan sonra bir kooperatif kurarak 14.000 TL’ye çıkacak, 500 m2 arsalı binaların yapımına başlandı.

İmar planında %60 yeşil alan bırakılmış, rüzgar karadan denize doğru estiği için kurulacak kentin açık kısmına 1200 adet fıstıkçamı fidanı belediyemizce dikilip armağan edilmiştir.

Evler dışında kalan arsalar, özel idarece m2’si 50 kuruştan satışa çıkarılmıştır. 30 arsada belediyemize tahsis edilmişti. Satıp parasını özel idareye gönderecektik. 27 Mayıs 1960 Devrimi’ne kadar 14 arsa satabilmiştik.

İhtilalden sonraki soruşturmalarda beni neyle suçladılar? Biliyor musun? Bir anı olarak burada anlatayım da aleme ibret olsun.

Askerler, bu temizlik işinde çalışırken, mübarek Kurban Bayramı geldi. Ben de bu mübarek günde askerlerimiz et yesinler diye iki adet koyun alarak, inşaata göndermiştim. İhtilalden sonra müfettişler, askerlerimize göndermiş olduğum bu iki koyunun bedelini bana zimmet çıkarmış, ödemem için yazı yazmışlardı. Ben de ödedim.

Bizler Ulu Önder Atatürk’ün izinde, onun ilke ve devrimlerine sadık kalarak, “hizmeti hakka hizmet” bilerek görev yaptık. Onun şu veciz sözünü hep kendimize rehber edindik: ”Millete efendilik yoktur. Hizmet vardır. Bu millete hizmet eden onun efendisi olur. K. Atatürk”

Evet ,o günlerin kısa bir anısal öyküsünü Ekrem Karakaş’ın kaleminden okuduk. İlerde A.P ve D.P. dönemlerinde turizme erdiği destekleri de anlatacağız.

Şimdi A.P. dönemine, Metin Çelikez, İsmet Sezgin, İskender Cenap Ege ve Nahit Menteşe’nin bölge turizmine yapmış olduğu katkı ve destekleri inceleyeceğiz. Biz bu araştırmalarımızda kişisel özel katkılarında daha çok genel çalışmaları ve öncüleri ele alıyoruz.

Önceki ve Sonraki Yazılar