ESKİ YILDA AHVALİMİZ

                                

Yeni bir yıla girmeye hazırlanırken her yılın başında büyük gürültülerle yılbaşını kutlamak maalesef batıda olduğu gibi bizde de adet olmaya başlamıştır. Hâlbuki şöyle başımızı geriye çevirerek bakmamız ve geçtiğimiz yılda neler olmuştur? Biz, neler yaptık ve neler yapmamız lazımken yapmadık?  Yaptıklarımız veya yapmadıklarımızdan bizi bugün üzenler nelerdir? Sevindiren ve mutlu kılanlar hangileridir? Bunları birer birer tespit ederek bir sonra ki yıl bizi sevindiren ve mutlu kılanları hareketlerimizi daha çok yapmak, bizi üzen ve mutsuz kılanlarını mümkün mertebe azaltmak ve sıfıra indirmenin gayreti içerisinde olmamız gerekmez midir?.

Bu türlü düşünce ve davranış, fert ve toplum olarak mutluluğu yakalamamızın yegâne yoludur. “Vur patlasın, çal oynasın” kabilinden yapılan eğlenceler belki bize bir anlık mutluluk kazandırabilir ama o an geçtikten sonra bizi büyük bir kargaşa ve kaosun içerisine düşüreceklerdir. Bu yıllardan beri artık tecrübeyle sabittir. 40–50 senedir birbirlerimize her yeni yılbaşı kutlamalarında mutluluk, saadet diledik durduk ta ne oldu? Gelen her yeni yıl giden yılı aratmadı mı?

Bu gün ülkemizde yaşanan ve gittikçe ağırlığını daha çok hissettiren ahlaki, ilmi, ekonomik, siyasi zorlukların temelinde işte bu yanlış düşünce ve davranış yatmaktadır.

2012 YE BAKIŞ YAPILIRSA

Geliniz evladını, ülkesini ve milletini seven insanlar olarak başımızı iki elimizin arasına alalım ve 2012’in bir muhasebesini birlikte yapalım. Sıkıntı ve buhranlarımızı tespit edelim ve bunlar için çözüm yolları arayalım.

Şunu da unutmayalım ki dertlerimizin katlanarak büyümesi ile bunlara çözüm bulunmasının tek yolu vardır. O da bu işleri siyasi platformda düşünmek ve orada çözüm bulmaktır. Yoksa kendi kendimize istediğiniz kadar düşünelim ve hatta fazla düşünmeden dolayı aklımızı oynatalım, nafiledir. Bununla hiçbir problem çözülmeyecektir.

Yarısına kadar su ile dolu bir bardağın dolu kısmını dikkate alarak inceleyelim ve kesinlikle ümitsizliğe düşmeyelim. Bilelim ki “Her derdin çaresi vardır. Yeter ki çareyi helalinde arayınız” buyuran hadis-i şerif bize en büyük müjdedir.

Değerli okuyucularıma benim de çok beğendiğim 2012 yılının bir değerlendirmesini arz etmek istiyorum. Bu değerlendirmenin üzerinde sizleri düşünmeye davet ediyorum. Böyle bir değerlendirmeyi kim yapabilir? Sorusunun cevabını ise sizin bulmanızı istiyorum.

KOMŞULARIMIZ VE IRKCI EMPERYALİZM

 2012 yılı barış adına, demokrasi adına, huzur adına, hepsinden önemlisi insanlık adına tarihin en karanlık yıllarından biri olarak hatırlanacaktır. Çünkü kendi menfaatleri için İslam coğrafyasını kana bulamaktan çekinmeyenler, sinsi emellerini ve hain planlarını en acımasız şekilde uygulamaya devam etmektedirler.

Bu yüzden Ecdadımızın yüzyıllarca barış ve huzur içinde yönettiği topraklar şimdi kan ve gözyaşına boğulmuş durumdadır. Afganistan işgal altında, Irak işgal altında, Suriye kaosun içinde ve Filistin işgal altındadır. 

Bu yüzden net olarak söylüyorum ki tetiği kimin çektiği önemli değildir. Önemli olan tetiğin arkasındaki eldir. Ve bu el hep halkı Müslüman olan ülkeleri hedef almaktadır.

Zaten bu suikast tertip edenlerin amacı da budur. Çünkü onlar için sadece kendi menfaat(çıkar) ları vardır. Menfaatlerini gerçekleştirmek için en büyük suikastlara imza atmaktan çekinmezler. Yüzlerce masum hayatını kaybetmiş, binlerce çocuk yetim kalmış onlar için hiçbir önemi yoktur.

Yeryüzü haritasını açarak lütfen bir bakın. Nerede kan, nerede gözyaşı varsa bunların Müslüman ülkeler olduğu görülecektir. Batı ülkelerinde ABD’de, AB ülkelerinde boyla acı tablolar görülmemektedir. Bu bir tesadüf değildir. Müslüman ülkelerde B atılı ajanlar cirit atmakta her gün bir yeri bombalayarak o ülkede kaosu körüklemektedirler. 

Her gün bir başka İslam ülkesi bu karanlık planların hedefi olmaktadır. Çünkü onlar kaostan sonra kendi düzenlerini kurmayı şiar edinmişlerdir.

Bu oyunu bozmanın tek yolu, Müslüman ülkelerde halkının birlik ve beraberliğini muhafaza etmesidir. Ayrılıkları bir kenara bırakarak her zaman kinden daha fazla birbirine kenetlenmeli ve ırkçı emperyalist oyunları, boşa çıkarılmalıdır.

FİLİSTİN, IRAK VE YERİMİZ

Ne acıdır ki, kendi çıkarları uğruna Irak’ta bir milyon kardeşimizi katledenler, sözde “barış” nutukları atmaktan da utanmıyorlar. Filistin’de, her gün yeni bir katliama imza atanlar, “demokrasi havarisi” kesilmekten çekinmiyorlar.

10 bin kilometre öteden gelip, İslam coğrafyasının kalbine kara bir hançer gibi saplanan ABD’ye bizim hükümetimiz, “Stratejik Ortağımız” diyebiliyor. Ellerinden Müslüman kanı akan ırkçı emperyalistlerle Davos’da, Washington’da, Annapolis’de el sıkışabiliyor. Endonezya’dan Fas’a kadar 22 İslam ülkesinin sınırlarını değiştirmeyi hedefleyen BOP projesinin, Eş Başkanı olunabiliyor.

Ve yine Ilımlı İslam adı altında tek hedefi gerçek İslam’ı sulandırmak olan “Dinler arası diyalog”un Eş Başkanı ilan edebiliyor.

Oysa bu millet hiçbir zaman hiçbir şekilde zalime destek vermemiştir. Her zaman mazlumdan yana olmuştur. Bizim yerimiz Gazze’de Filistin’in yanıdır. Washington’da Amerika’nın yanı değil, Bağdat’ta Iraklı, Afganistan da Müslümanların yanıdır. Bizim yerimiz zalimlerin değil, vatanları işgal edilen, topraklarından zorla çıkarılan, masum ve mazlumların yanıdır.

Bizim yerimiz 1977 de Efsane Başbakan Prof. Dr. Necmettin Erbakan tarafından kurulmuş olan ve fakat bu güne kadar çalıştırılmayan İslam ülkeleri Birleşmiş milletlerin çekirdeği, D-8’lerin yanında olmaktır.

Önceki ve Sonraki Yazılar