ÖZCAN PEHLİVANOĞLU

ÖZCAN PEHLİVANOĞLU

HALK NASIL DÜŞÜNMÜYOR?

 

Türkiye’yi anlamak ve yönetmek için öncelikle halkı anlamak gerekir. Bence adam yerine koymadığımız veya lafta adam yerine koyar gözüktüğümüz halk; Türkiye’yi yönetmeye talip olanlardan çok farklı düşünüyor… Tabii kast ettiklerimiz bu potanın içinde gördüklerimiz.

Bu nedenle, bir şey yapmasının veya yapmamasının da kendince nedenleri var. Temel’in meşhur fıkralarından biridir: “ Bir gün Temel futbol maçında amigo olmuş. İlk önce seyirciyi eğiterek işe başlamış.

--Sağ elimi kaldırınca bizim takım lehine, sol elimi kaldırınca karşı takım aleyhine bağıracaksınız. İki elimi indirdim mi sessizlik !

Temel başlamış amigoluğa, sağ elini kaldırmış seyirci kendi takımını çoşkulu tezahüratla desteklemiş. Sol elini kaldırmış, taraftar rakip aleyhine vermiş veriştirmiş ve iki elini de indirince tribünler inlemiş:

--Sezsizluk..Sessizluk..Sessizluk !!! “

İşte vatandaş, Türkiye’nin başına gelen onca hadiseden sonra amigoların tüm çabalarına rağmen “sessizluk,sessizluk..” diye bağırıyor ama duyan yok…

Türkiye’nin AKP döneminde çok kötü yönetildiğinden, iktidar yıllarının boşa geçirildiğinden, ülkenin batağa sürüklendiğinden, yolsuzluk ve rüşvetin tavan yaptığından benim gibilerin zerrece şüphesi yoktur. Buna rağmen AKP’nin girdiği tüm seçimlerde oyunu artırmasını nasıl izah edeceğiz ?

Türk halkı; dünyayı Batı’nın ve özellikle ABD’nin yönlendirdiğini bilmekte ve ABD’nin RTE’ye destek verdiğini düşünmektedir. Yanlışta değildir. Şimdi bu kulvara Yeni CHP’nin Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’da girmeye çalışmaktadır. Cemaat ve Yeni CHP’nin birbirine göz kırpması da bu kanaati kuvvetlendirmektedir. Ancak yeni RTE’nin Kılıçdaroğlu’nun aksine Mustafa Sarıgül olduğu pompalanmaktadır. Halkın düşüncesini bu gelişmeler doğrudan etkilemektedir.

Ne yazık ki; Türk halkı, bilim, çağdaşlık, gelişme ve ilerleme formüllerinin halen Batı’da olduğunu zannetmektedir. Halkın bu tespitinde de doğruluk payı vardır. Bir kısım insanımız bunların elde edilebilmesi için milli kimlik dahil her türlü tavizin verilebileceğini düşünmektedir. Bu tavizlerle toplumun modernleşeceği ve modernleştikçe de dindar kesim dahil Batılı bir yaşam tarzına geçileceği, halkın öngörülerinden biridir.

Türk halkı “fakirin ekmeği umuttur” anlayışına sahiptir ve umutla yaşamak istemektedir. Umutları gerçekleşmese bile umudun yaratılması da halka yeterli gelmektedir. Yani umutlar gerçekleşmese bile umudun yaratılması prim yapmaktadır. RTE’de, halkın bu zayıf yanını, Cumhuriyet tarihinde kullanan en başarılı siyasetçidir. Türk halkına her konuda umut pompa ederek yaklaştı ve üç dönem seçim kazandı. Günlük yaşamı değiştiren ve kolaylaştıran popülist uygulamalarda, halkın gelecekten umut duymasına yetip arttı…Bu bize gösteriyor ki; Türk halkı ümitsizliğin ve karamsarlığın peşinden gitmiyor.

Bu günlerde gelişen olaylardan görüyoruz ki; RTE, Türk halkının Batı’ya karşı olan bu düşüncelerini okumakta bir  zorluk içinde. Çünkü o, kendisini içte ve dışta Batı karşısında çok güçlü bir pozisyona getirdiğini zannediyordu. Ancak bu düşünce iktidar sarhoşluğu sonucu varılmış yanlış bir çıkarımdır. Aksine Batı, RTE iktidarı sürecinde hem Türkiye’de hem de dünyada kendi modelini küreselleştirerek gücünü ve etkisini daha da artırdı. Hatta RTE’nin izlediği politikalar sebebiyle,  bu dönemde Türkiye’nin işgalini sessizce tamamladı diye de söyleyebiliriz. Türk halkı bunları da çok net bir şekilde görmekte ve değerlendirmektedir.

Bunlar üzerine aklımıza şu soru gelebilir: Türk halkı “çağdışı, otoriter, sermaye ve Batı düşmanı” RTE’ye, %38 bile olsa (AKP tarafından yerel seçimlerde baz alınacak oran) halen niçin destek vermektedir ? Bunun en önemli nedeninin; yaşamında var olan standartları korumak ve Batı tarzında iyi bir yaşama kavuşmak olduğunu söyleyebilirim…Hem de Batı’ya karşı çıkmadan ve Batı’yı hoşnut ederek. Değil mi ki; terör örgütünün ele başı olmaktan hüküm giyen emekli genelkurmay başkanı “Bütün bunlar başımıza tezkere yüzünden geldi. Tezkere geçse TSK bu duruma düşmezdi” diyor. Türk halkı bunu hiç dikkate almaz mı?

Böyle bir “iyi yaşama kavuşmak” hedefinde olan halkın gündeminde; henüz gerçekleşmediğinden dolayı ekonomik felaket beklentileri, şehit haberleri gelmediğinden bölücülüğün vardığı nokta, işsizlik, yoksulluk, rüşvet, hırsızlık, sağlıkta yaşanan sorunlar ile daha da ötesi yolsuzluk, rüşvet, hırsızlık, HSYK ve devletin çatırdaması gibi ülkenin yaşamsal sorunları yer almamaktadır… Geleceği öngörmek konusunda aydınların büyük sıkıntısı varken halkın bu konularda doğru öngörülerde bulunması da gerçeklerle bağdaşmaz. Bundan dolayıdır ki; dünyanın neresinde olursa olsun dört bakanın istifasına yol açan olayların söylentisi bile halkın büyük tepkisine yol açardı. Bizde ise Temel’in dediği gibi “sessizluk, sessizluk” vardır.

Kabul etmeliyiz ki; Türk halkı, Kazlıçeşme’den bindiği Marmaray’dan 13-14 dakika sonra Ayrılıçeşme’de inmenin tatlı rüyası içindedir. Halk için önemli olan, özlem duyduğu Batı’nın yaşam koşullarına yani “iyi yaşam”a bir an önce kavuşmaktır. Hatta daha da ileri bir beklenti içindedir diye söyleyebiliriz.

Bunun için kavgayı, çatışmayı, yolsuzluğu, rüşveti, hırsızlığı görmezden gelmektedir. Ondan dolayı bize Temel’in fıkrasında olduğu gibi “sessizluk, sessizluk !” diye bağırmaktadır. Türk halkını bu durumdan  döndürecek tek şey “umut olmak”tır. Yoksa halkın önemsenecek bir bölümü her türlü tavizi vermeye hazırdır. Emin olun bu umudu onlara BDP versin AKP’yi bırakıp onlarla kucaklaşmaya hazır olanlar vardır. Onun için siz siz olun Türk halkı için  “umut” olun…

Önceki ve Sonraki Yazılar