İNSANLIĞIN DİNLERLE SAVAŞI

 

İnsanlık nelere şahit oldu, ne sınavlardan geçti. Ancak geldiğimiz noktadan geriye doğru bakarsak, ne kadarda kısa bir yol kat etmişiz. İmparatorluklar kuruldu, imparatorluklar yıkıldı. Yeryüzünde benim diyen hiç kimse makamını koruyamadı.  Otorite gücü tetikledi, güç baskıyı, baskı direnişi, direniş özgürlüğü… Bu sürecin en can alıcı silahı dinlerdi.

Dinler size neyi çağrıştırır? Peki ya din uğruna yapılan savaşlar? Din yaratıcı ve yaratılan arasında değil midir?  O zaman silahla yapılan zorlama, yaratılana olduğu kadar yaratana da yapılmış sayılmaz mı?

Bugün Müslüman ülkelere bir bakın, açlık sefalet ve hala savaşların pençesinde… Zengin diktatörler, savaşçı erkekler,  ruhsuz intihar bombacıları, eşsiz kalan kadınlar, babasız çocuklar.  Kısacası sefil bir yaşam.  Peki ne uğruna? Bunların hiç biri bilim, medeniyet ya da insanlık uğruna değil. Bunların hepsi din uğruna.  Üstelik tamamen çarpıtılmış, içi boşaltılmış, yozlaştırılmış bir dinin uğruna. Evet, bunda medeniyeti tekeline almış batının rolü başı çekiyor olabilir.  Ancak, bugün bir müftü sapık bir beyin ve salyalı bir ağızla, savaşan erkeklerin o ülkedeki kadınları kısa süreliğine nikâhına alıp, cinsel ihtiyaçlarını giderebileceğini söyleyebiliyorsa, orada yapabilecek hiçbir şey kalmamıştır. Bu toplumlar, Hıristiyan ya da Yahudi ülkelerde ki para babalarının, ceplerini biraz daha doldurmak için kullandıkları sözde Müslüman savaşçıları ve aç beyinlerini tatmin etmek için, dini erotik fikirlerine malzeme yapabiliyorlar.

Müslümanlık,  Arapların eline geçtiğinden bu yana karanlık dönemini yaşamış, Türk Devletlerinin tüm ilericiliği, Müslümanlığın kabulü ile yok olmuştur. Bilim adına yapılan her şey günah, gericilik adına yapılan her şey sevap olmaya başlamıştır. Evet, bugün insanlığın büyük bir bölümü din kitaplarının sosyal mesajlarını görmezden gelip, eteğin ucu ve saçının teli arasında kalacak kadar alçalmıştır.

Şimdi bana bir tane Müslüman ülkenin insan hakları için bilimin öncülüğü için savaştığını söyleyebilir misiniz? Tek amaç, tek slogan  “Din elden gidiyor.” Oysa kendisini dünyanın efendisi atfedenler, cahil toplumları din diye sarıldıkları o sapkın inanıştan asla uzaklaştırmayacaklar, böylece o topraklar üzerindeki emelleri için asla ikinci bir propagandaya ihtiyaç duymayacaklardır.  Oysa Allah adına yapılan savaşlar ve alınan canlar, Allah’ın değil yeryüzünde kendini tanrılaştıran insanların emellerinden başka hiçbir şeye hizmet etmiyor.

Gelelim kendi memleketimize. Sınırları genişletmek uğruna oradan oraya sürüklenen, cihat anlayışıyla bilimden yoksun kalan halk, 17.yüzyılda eğitim müfredatından pozitif bilimlerinde çıkarılmasıyla tamamen gericiliğe mahkum edilmiştir. Bazı yabancı aileler ve zengin Osmanlı ailelerin çocukları hariç tüm yoksul Osmanlı ailesi çocukları, din kisvesi altından verilen geri kalmışlığın müfredatına mahkum edilmiş, ülkedeki meslek lokomotifi tamamen yabancıların ellerine teslim edilmiştir.  Savaş dönemlerinde yabancı askerler camide ezan okuyan hocayı öldürürken, işgal ettiği yerlerdeki kadınlarımıza tecavüz ederken, esir düşen halkı kurtarmaya öncülük eden kişi hakkında ölüm fetvası verenler de işbirlikçi padişahın yanaşma hocalarından başkaları değildi. Evet, sorsanız onlarda müslümandı. Kendi terimleriyle gavur askerlerinin postalını yalayacak kadar hemde…

Bugün ise muasır medeniyet ışığını içine sindiremeyenler, 4+4+4 sistemi ve kıyafet serbestliği ile yine aynı klişe propaganda sistemi olan din üzerinden halkı uyutmaya devam ediyorlar. Kayıtlı kayıtsız Kuran kursları, tarikat okulları ve eğitim içindeki bazı bağnaz kafalarla, bilimin üzerine ağlar örülüyor. Bir ülkede diyanete ayrılan ödenek, milli eğitime ayrılan ödeneği geride bırakıyorsa, orada gelişen bilim değil hurafelerdir. Ve yine bir ülke, ihtiyacından kat kat fazla imam hatip mezun ediliyorsa,  yine o ülkede, hastalıklardan, savaşlardan, ekonomik krizlerden, geri kalmışlıktan kurtulmak için atılan tek adım, dua etmektir.

Şu bir gerçektir ki; insanlık tarihi boyunca, insan zekasının yenemeyeceği hiçbir güç yoktur. Bunun farkında olan kötü niyetliler, maddiyattan maneviyata kadar her şeyin kitabını yazmış ve insanlığın elini kolunu bir şekilde bağlamayı başarmıştır. Fakat tarih her şeyi yazar ama sadece insanlığa katkısı olanları unutmaz.

Önceki ve Sonraki Yazılar