KANUN DEVLETİ İLE HUKUK DEVLETİ’Nİ BİRBİRİNDEN ÖZENLE AYIRALIM...

 

Kanun devleti başka bir şeydir; hukuk devleti bambaşka bir şey…

Bu iki kavram asla birbirine karıştırılmamalıdır.

Devlet mekanizmasını elinde tutan siyasal güç, parlamentodaki çoğunluğuna dayanarak istediği kanunu çıkartabilir.

Ve bu kanun yolu ile istediğini elde etme ve kurguladığı hedefe ulaşma imkânını elinde tutabilir.

Başka bir deyişle, kendi amacına uygun olarak çıkarttığı kanunlara uyarak amacına doğru attığı adımları sıklaştırabilir.

Ve bu yürüyüş, böylece “kanun”a uygun bir görüntü çizebilir.

Çünkü kanunu uygulayan irade ile o kanunu oluşturan irade aynı “güç”tür, aynı misyonun unsurlarıdır ve aynı [müşterek] amacın yolcularıdır.

Bu noktada gerçekleştirilen olgu, benimsenen hedefin önündeki engellerin parlamento aritmetiğine yaslanarak çalakalem yazılan yasa metinleri aracılığı ile temizlenmesidir.

“Gayeye varmak için her yolun meşru kabul edildiği” o bildiğimiz eski yöntem, yasaları alelade birer araç olarak kullanma ve böylece de, tırmanılan yokuşu görünüşte ”meşru” kılma imkânı vermektedir.

Oysa hukuk çok başka bir şeydir.

Hukuk, “hak”ın çoğuludur… Yani hukuk sözcüğü, “hak”lar anlamına gelmektedir.

Bir başka deyişle hukuk, hakların toplamıdır.

Bu anlamda, “hakları ortadan kaldıran” bir yasanın hukuk içinde hangi rafa yerleştirilebileceğine lütfen siz karar verin.

Hukuk, toplum içinde hep birlikte yaşayan insanların birbirlerine ve kendilerini yöneten güce karşı haklarının korunması ve o kişilerin bu haklarına ulaşması imkanı formüle eden kurullar bütünüdür.

Çağdaş bir toplumun hukuku ayrıca insanlığı kültür mirasını temel olarak kabul etmek ve kendi ulusal hukukunu, evrensel değerlere uygun olarak yaratmak zorundadır.

Bu zorundalık ülke hukukunun uygarlık düzeyinin biricik göstergesidir.

Ayrıca hukukun yazılı metinler olarak söz konusu kriterlere uygun olarak yaratılması yeterli değildir. 

Hukukun ülke içindeki uygulamasının var yürürlükteki hukuka uygun olması hem gerektir ve hem de şarttır.

İşte anca o zaman o ülkede hukukun egemenliğinden söz edilebilir.

Ve işte yine ancak o zaman o ülke, bir hukuk devleti olarak tanımlanabilir.

Bir siyasal gücün kendi kişisel fermanlarını yasa haline getirme yöntemi ile hukuk devletine ulaşılmaz.

Nasıl ki bir insanın sağ cebindeki parayı sol cebine aktararak zenginleşemeyeceği gibi…

Ama gelin görün ki, “ben yaptım, oldu” mantığı tüm antidemokratik idare biçimlerinde hukukun önüne geçen bir zihniyet olarak 21. yüzyıla kadar kendi despot yöntemlerini taşımış bulunmaktadır.

Söz konusu yöntemlerin üzeri parlamento aritmetiğine yaslanan bir örtü ile örtülerek gizlenmiş dahi olsa, ortaya çıkan olgu ancak bir kanun devletidir. Asla bir hukuk devleti değil…

Önceki ve Sonraki Yazılar