Karanlığın iktidarı

 

Bir iki ay önceydi sanırım. Saçları, sakalları tamamen ağarmış yetmiş yaşlarında bir amca girdi kapıdan. Önce bir soluklanayım dedi. Sonra bir sigara yakıp sözüne başladı. Omuzunda siyah bir çanta. Fermuarını açarak çantadan bir takım fotokopiler çıkardı. Dünya düşünürlerinin anlamlı sözlerini bulup çıkarmış ve el yazısı ile beyaz kağıt üzerine yazarak fotokopi ile çoğaltıp ismini de hayat üniversitesi koyarak bir şekilde kitaplaştırmış ve satmaya başlamış.

Konuşmalarımızıda herhangi bir sosyal güvenliğinin olmadığını anladık. Dilenmek yerine kendince kitaplaştırdığı hayat üniversitesini satarak geçimini sağlıyormuş. Babadan, dededen kalma mirası varmış ancak henüz daha çözülemediği için çareyi bu yolda bulmuş.

Yetmiş yaşında bir insan ve güvenliği olmayan, bir tane aldım. İhtiyacı olduğuna inanmak gerekir. O yaşdaki bir insan bizi kandırmaya çalışmış olsa da ne fark eder. Sonunda üç kat merdiven çıkarak meramını anlatmış.

20 sayfadan oluşan fotokopilerin içinde çok anlamlı deyişler, sözler mevcut. Ön sayfaya ise MEVLANAYI koymuş. “KİM OLURSAN OL YİNE GEL".

Dünya ısınıyor ama değişiyor mu? Küreselleşme gerçekten insanlar yararına bir değişim mi. Dünyada neden yeni Mevlanalar, yeni Camuslar yeni Konfüçyüslar yeni Goetheler ,yeni Sokrates ler, yeni Hugolar yok?

İnsanlar ve daraltırsak toplumlar ileriye mi gidiyor geriye mi?

Yeni sivil Anayasa yapacağız. Yapacağız da sivil Anayasadan daha sivillerin haberi yok. Bi avuç bilim insanına yaptırılıyor ve eğer AKP siyasi iktidarı beğenirse ve kendince yeni düzenlemeler yaparak toplumun önüne sunulacak. Ve daha sonra toplumun yine bir avuç duyarlı kesimince tartışılacak ve sadece tartışılarak sonunda yine mevcut siyasi iktidarımızın talepleri doğrultusunda ve sonunda sivil bir Anayasamız olacak.

Acaba sorun ANA YASANIN MİLİTARİST OLMASINDA MI, YOKSA SİVİL OLMASINDA MI. YOKSA KAFALARDA MI, TOPLUMUN GELİŞMİŞLİK DÜZEYİNDE Mİ.

Bence Anayasamızın sivil yada askeri olmasının hiçbir anlamı yok. Hatta baskıcı ya da özgürlükçü olmasınında hiçbir anlamı yok. Ve hatta yeni sivil anayasamızda darbecilerin yargılanması yolunun açılmasınında bir anlamı yok. Sonuçta Anayasanın uygulanmasını Devletin erkini kullanan siyasi iktidarlar sağlamıyor mu? O zaman darbe olduğunda ve Anayasa rafa kaldırıldığında hangi maddesini hangi siyasi erki kullanarak uygulayacaksınız.

Dünyanın en özgürlükçü en demokratik ve en katılımcı ve en tepkisel olmayan ve en sivil Anayasasını yapmış olsanız da toplumu ve devleti oluşturan bireylerin eğitim, kültür ve ekonomik düzeyini geliştirmediğiniz ve sosyal adaleti ve sınıflar arasındaki eşitliği sağlayamadığınız sürece hiçbir işe yaramayacaktır.

Bakınız bu güne kadar AB yine uyum adı altında yüzlerce yasamızı,ve yasalarımızın binlerce maddesini değiştirdik de ne değişti. Birden başımız göğe mi erdi. Medeni yasamızda yaptığımız değişiklik sonucu evlenme yaşını 17 ye çıkardık. Ceza yasalarımızda yaptığımız değişiklik sonucu çocuk kavramını 18’e çıkardık. Yani i 8 yaşına kadar her bireyi çocuk olarak kabul ettik ve çocuklara uygulanacak hükümleri belirledik. Uluslar arası çocuk hakları sözleşmesini yaşama geçirdik, çocuk koruma yasasını çıkardık ancak tüm değişikliklere göre yapılması gereken alt yapıyı henüz daha oluşturamadık. Ceza yasamızda töre çinayetlerini ağırlaştırıcı unsur haline getirdikte ne değişti.

Halen daha töre çinayetleri devam etmektedir. Özellikle doğu ve güneydoğuda genç kızlarımızın intihar olayları artmıştır. Hatta tüm güzel yasalarımıza rağmen insanlar kendi gerici ve tutucu örf ve adetlerini, törelerini birincil yasa hükmü olarak uygulamaktadır. Zorunlu eğitim 8 yıl olmasına rağmen halen daha binlerce çocuğumuz bu olanaktan mahrum bırakılmaktadır ve bunu yapan da vasisi yada velisidir. Genç kızlarımız okula gönderilmemektedir ve çocuk yaşta evlenmeye zorlanmaktadır.

ATAERKiL YAŞAM TARZlMIZ DEVAM ETMEKTE ERKEK EGEMEN DÜZEN VAHŞiCE SÜRMEKTEDiR.

Siyasi iktidarlar ve özellikle AKP iktidarı erkek egemen düzenin sürmesi için dini duygularımız sömürmektedir. Çünkü erkek egemen toplumda her bir oy iki ile çarpılarak kendisine dönmektedir. Kadınlarının sözünün olmadığı toplumlarda tek egemen erkeğin olmaktadır,

Basından yanlış okumadık ise yada boyalı basın yanlış haber vermedi ise Sayın Cumhurbaşkanının eşi 15 yaşında evlenmiştir. Oysa Yasalarımıza göre 15 yaş henüz daha çocukluk yaşıdır. Yani 15 yaşında bir insan çocuktur. Ve kendi isteği ile olsa evlendirilemez. Ancak tüm bu düzenlemelere rağmen Anadolu insanımızın çok büyük kalabalık çoğunluğu halen daha atadan dededen kalma örf ve adetleri ile töreleri ile kendi kurallarını uygulamaktadır,

Oysa bu cehaletten kurtulmanın en temel yolu, toplumları eğitmek ve bilinçleştirmek ve çağdaş köleliğe son vermekle olacaktır. Çocuğumun sünneti diye ve dinlenme günü olan bir pazar günü koca mahalleyi inim inim inleten gürültü ile rahatsız eden mantık halen daha devam etmektedir. Oysa bu konuda da yasa mevcuttur. Kabahetler kanununa göre gürültü yapmak suçtur.

Kadının saçı erkekle cinsel çağrışım yaptığından dolayı kapatılmalıdır.Ama erkeğin saçının kadında cinsel çağrışım yapıp yapmayacağını kimse düşünmemektedir. Bu kabaca bakış tarzı bile erkek egemen mantığının ürünüdür. Yarın kadının sokağa çıkması da erkekte cinsel çağrışım yapar diye kadınlar için sokağa çıkma yasağı mı konulacaktır.

Siz anayasanızı istediğiniz kadar sivil yapacağım diye uğraşın, kafaları sivilleştiremediğiniz sürece karanlığın iktidarı devam edecektir.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar