KARANLIĞIN İKTİDARI ÜÇ

Tarih babanın sayfalarına baktığınızda, toplumların vahşet içerisinde birbirlerini kırarak, yakarak, öldürerek geçirdiğini ve savaşların dünya üzerinde yarattığı felaketleri göreceksiniz. Dünya toplumlarının tarihinde yıkımların üzerine kurulan uygarlıklardan söz edilerek günümüz hak ve özgürlüklere ve demokratik olması düşünülen demokrasiye ulaşılmıştır.

Bu gelinen noktaya toplumlar taşınırken karanlıklara verilen can sayısı milyonlarla ifade edilmektedir. Aydınlığın karanlığa karşı vermiş olduğu mücadele devam etmediği anda dünyamızı ve doğaldır ki toplumları karanlığın iktidarı yeniden kendi egemen alanı içerisine alacaktır ve belki de bu alana en demokratik alan diyerek toplumları kandırmaya devam edecektir.

Görüyoruz ki, günümüz demokrasilerinde karanlık düşünce de her alanı kendi menfaati için kullanmaya başlamış ve bu özgürlükleri kendi çıkarlarına alet etmiş ve halkı özgürlük adına kandırmaya devam etmektedir.

Bugün gelinen noktada, adına özgürlük ve eşitlik denilerek, siyasi simge olduğu artık su götürmeyen türban ile toplumdaki kadın cinsiyeti üzerine tahakküm uygulamasına geçilmektedir.

Türban uygulaması özgürlük alanını genişletmek değil, kadınlar üzerindeki tahakkümü yasallaştırmaktan ibarettir. Çünkü, türban ile kadınlarımız bir yerde ikincil vatandaş olduklarını kabul etmektedirler. Çünkü, aklın ve bilimin egemenliğinden çıkıp, hurafe ve dogmaların egemenliğine girmek anlamını taşımaktadır. Türban kadın için özgürlük değil, erkek egemen toplumda, erkek egemen kurallarının erkeklerden yana düzenlenmesi anlamını taşımaktadır.

Ve ne acıdır ki, bu düzenlemeye binlerce kadınımızda olur vermektedir.

Özgürleşen aklın türban ile kapatılması ile özgürleşemeyen aklın türbansız dolaşmasının arasında ne fark vardır.

Türban düzenlemesi ısrarı toplumun demokrasi ve özgürlüklerin genişletilmesi talebine karşı sinsice yürütülen bir baskılandırma ve sindirme düzenlemesi olmadığını kim söyleyebilir. Özgürlük söylemi adı altında toplumumuzun türban içerisine hapsedilmesi istenmekte değil midir?

Türbanın altında inançlara dayalı dinsel, ailesel, çevresel ve toplumsal baskı vardır. Türbanla özgürlüklerin genişletilmesi değil, bu baskılar içerisinde yoğrulan ve sonuçta düşünmeyen, üretmeyen ya da düşüncesini açıklayamayan tek yanlı toplum ve bireyler yetiştirerek, emek sömürüsüne dayalı uygulamaların devamını daha kolay sağlanmasına çalışılmaktadır.

Amaç kadınlarımızı, genç kızlarımızı her türlü sömürüden kurtarmak değil baskı ile zapturapt altına almak ve bu düşünceyi toplumun zamanla tüm katmanlarına yaymak değil de nedir?

Bir yanda, siyasal islam, ılımlı islam ağırlıklı siyasal iktidarımız ve bu iktidarın peşine takılan milliyetçi mukaddesatcı parti elele vererek kadınlarımızın tepeden inme de olsa çağdaş kazanımlarını tek tek ortadan kaldırmaya ve kadınlarımızı köle haline getirmeye çalışmaktadır.

Bu zorlamalarla ülkeyi, Pakistan’a, Afganistan’a, Malezya’ya benzetmenin kime ne yararı vardır. Bu ülkeyi sonunda şeyhlerin, tarikatların, ağaların, kabilelerin insafına terk etmenin kime ne yararı olacaktır. Yoksa küresel sömürünün devamı için midir, tüm bu yapılanlar?

Sayın Başbakan bir demecinde gençlere hitaben “batının ahlaksızlığını almayalım"diyor. Aynı Sayın Başbakan belki de ahlaksız bulduğu batı ile entegre olmak için neden uğraşıyor.

Madem batı bu kadar ahlaksız o zaman doğu ile neden birleşmiyoruz?

Oysa Sayın Başbakan biraz istatistiklere baksa, gerçeği daha net görecektir. Çocuk istismarında Türkiye neredeyse birinci sıradadır. Suç oranlarında keza aynıdır. Tüm bu olumsuzluklar, eğitimin yeterli olmayışından ve ekonomik eşitsizlikten kaynaklanmıyor da, batıdan mı kaynaklanıyor?

Siz kendi insanlarınızı vahşi sömürünün içine atar da kafa derisindeki kıllarla uğraşırsanız olacağı bu değil midir?

Kafa derisindeki kılların görünmesi mi önemlidir yoksa insanların aydınlanması mı?

Görünen o ki, kafa kafaya veren karalığın iktidarı AKP ve MHP güneşi türbanla sıvamaya çalışmaktalar.

Varsın denesinler. Zamanla onlar da öğrenecektir güneşin sıvanamayacağını...

Önceki ve Sonraki Yazılar