KENTİMİ SEVİYORUM -3-

 

(geçen haftadan devam)

 Trafik oğlan üstü akıyor. Kaldırımlar insan kalabalıklarına yetmiyor sanki. Sağ şerit boydan boya oto park. Sol şerit geçmiş yazılarımda önerdiğim ‘akan yol’ gibi akıyor. Dolmuşlar bile yol üstünde indi-bindi yapıyor. Trafik kesildikçe korna sesleri birbirine karışıyor.

Halil Şarlak Amcayla karşılaşıyoruz. Tam bir Söke Beyefendisi, yanımızdan geçenler sevgi ve saygıyla selamlıyorlar.  Ne çok da tanıdıkları var. Belli ki hayata çok değer katmış. ‘Söke’nin  100 Yüzü’ nü yazacak olursam, Halil amca ilk sıralarda yer alacak bir  çınar.  Gelecek kuşaklara aktarılacak önemli bir Sökeli. Ben  onlara ülkemin “insan  yüzleri” diyorum. Onlar yaşadıklara yere borçlarını fazlasıyla ödemişler çünkü. Gelip geçip unutulanlardan  değil, iz bırakanlardan.  İz bırakanları gelecek kuşaklara aktarma düşümü gerçekleştirdiğimde, “Söke’de 100 Yüz”,  kent belleğinde önemli bir boşluğu dolduracağını inanıyorum. Sevgili  Ünsal öğretmenim var yanında. Halil amcanın belleğine hayran kalıyorum daha önce birkaç kez rastlaştığımızda konuştuklarımızı anımsıyor. “Tiyatro çalışmaları nasıl gidiyor?” diye sorduğunda; aylar önce, henüz eczanesi kapanmadan önce yaptığımız bir söyleşiyi anımsamasına hayranlıkla şaşırıyorum. Son kitabının basıma hazırlandığını anlatıyor. Ayak üstü “Söke Şiir Kütüphanesi” ve “Söke Gazete Müzesi” projelerimden söz ediyorum. Konulardan Ünsal Hocam da haberdar. Yıllar önce Kemalpaşa Mahallesinde bir eski yapıyı onarıp Söke’ye bir kültür evi kazandırmayı düşündüğünü, satın alma işlemlerinin son aşamasında bürokratik güçlükler yüzünden satın almaktan vazgeçtiğini anlatıyor bir solukta. O alım işi gerçekleşmiş olsaydı, bu projeler için çok uygun olabilirdi diyor.  Ve o yaşına karşın hayranlık uyandıran dinginliğiyle onu bırakıp, vedalaşıyorum.

Caddenin en işlek mekânlarından çerezciye dalıyorum bi soluk. Pırıl pırıl  dört genç, müşterilerini güler yüzle karşılıyorlar. Pek alışkın olmadığımız konukseverliklerini kahve ikramlarıyla perçinliyorlar. İş yapamamaktan yakınan bazı esnaflarımıza, burada bir soluklanıp kahve molası vermelerini öneririm.      

Kendisiyle barışık olmayan gönüllerin yansıdığı yüzler, ne yazık ki müşteride bir devamlılık oluşturamıyor. Yaşam gailesi altında ezgin müşterilerin, gülen yüzleri tercih etmesi bence çok doğal. Bitişikteki tarihten gelen özgün küçük yapı, alt katında modernize edilişine karşın üst yanıyla tarihsel canlılığını koruyor. Bana göre caddenin ilginç yapılarından birisi. Tabelası da boyutları bakımında pek uyumsuz görünmüyor. Tabela deyince, karşı köşedeki milli piyangocu arkadaşın, geçmiş günlerde “Hocam, yazılarınızı okuyoruz. Bir yazında da şu tabela kirliliğinden söz etsene.” dediğini anımsıyorum.

Caddeyi sağdan kesen ilk sokak, Özgün sandığıyla mesleğini önemsediği belli olan, ayakkabı boyacısı öğle çayını yudumlarken belki de ilk müşterisini bekliyordu. Eskiden ayakkabı boyatmak bir merasimdi. Hazır boyalar çıktı, mertlik bozuldu. Nerde bir boyacı görsem beni alır, çocukluğumu yaşadığım boyacılarıyla ünlü Edirne’ye götürür. Belediye parkında ayakkabılarımı keyifle boyattığım boyacı tanışlarım var. Bu lostra kulübelerini kim düşünüp gerçekleştirmişse teşekkür etmek gerek. Biraz çeki düzen verildiğinde ve bakımsızlık giderildiğinde,  turistlerin ilgisini çekecek mekânlar haline gelebilir buralar. Bakımsızlıktan kurtarıldığı ve amacına uygun kullanılmayışı önlendiği zaman elbette.

Parlak  Antep sandıklı sempatik boyacının arkası sıra dizilmiş taşıtlar, asmalı sokağın o mistik havasını bozmuş. Oysa oradaki eski yapılar,  çay evlerine, aş evlerine ve dinlence mekânlarına dönüştürüldüğünde kentin huzur veren sokaklarından birisi olabilir.

Karşı sokak Belediye önüne çıkıyor. Parke taş yakışmış. Sağlı sollu dükkanlar uyum içinde. Sokak tertemiz. Tabelalara biraz daha özen gösterilip birleştiği meydanla bütünlük sağlandığında, çıkışındaki parkın verdiği rahatlığı yakalayabilirsiniz.

Bu güzel caddede yenilenecekse eğer, asfalt yerine parke taş döşenerek yenilenmelidir. Kentin en işlek caddesi olma özelliğini taşıyan bu yere de sağlıksız asfalt, pek de uygun düşmemektedir.       (devamı haftaya)

Önceki ve Sonraki Yazılar