E. TURGUT TEKİN

E. TURGUT TEKİN

KÖY ENSTİTÜSÜ MEZUNLARI TÜRKİYE’DE GERÇEK BİR KÖY EDEBİYATI YARATTILAR

 

 

* Önceki sayıdan devam

I-KÖY ENSTİTÜLÜ OLMAYAN KÖY EDEBİYATÇILARI

Bu konuda Dergah Yayınları tarafından inceletilerek hazırlanmış ve "TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI ANSİKLOPEDİSİ"nin beşinci cildinde şu bilgiler verilmektedir. Metni hiç bozmadan okuyucularımıza arzediyoruz.

Ahmed Midhat Efendi'nin 1885’te Letaif-i Rivayat serisinde neşredilen Bahtiyarlık isimli uzun hikayesi, Türk Edebiyatı’nda köyün romantik gözle ele alındıgı ilk eserdir. Eserde iki zıt karakter vardır. Bunlardan Senai büyük şehirlerde medeni bir hayat sürmek isterken, Şinasi kır ve tabiat hayatını tercih eder. Tahsilini tamamladıktan sonra Bursa civarında bir yer tutarak çorak araziyi kısa zamanda mamul hale getirir. Ancak bu faaliyetinde batıyı örnek almış, Fransızların Maison bustiaue (Köylü evi) ve Bascour (Kümes) gibi dergilerini okumuştur. Sami Paşazade Sezai. Sergüzeşt (1889) romanında, eserin kahramanı Celal Bey'in bedbahtlığını anlatırken onu bir köylü ile karşılaştırır. Ayrıca Köyde İki Gece adlı hatıra-sohbet yazısında (Servet-i Fünun. 16. K evvel 1896) İzmit civarınna bir Çerkes köyünü ve orada geçirdiği günleri sanatkarane bir üslupla anlatır.

Bu ve benzeri kısmi olarak köye temas eden eserlerin ötesinde konuyu müstakil olarak ele alan ilk roman, Nabizade Nazım'ın Karabibik- (1890) adlı tamamı yirmi yaprak tutan kitabıdır. Yazar önsözde realist akımın sanat anlayışı hakkında derli toplu bilgi verir. Eserin konusu basittir. Karabibik. Antalya'nın Kaş ilçesine bağ1ı Beymelik köyündendir. Babasından kalma tarlasının bir bölümünü satarak bedel-i nakdi ödemiştir. Tembel ve çirkin kızı Huri ile oturmaktadır. Tek emeli kızını imamın kayınçısı Sarı İsmail'e vererek her yıl ondan kiraladığı öküzleri bedava kullanmaktır. Ancak Sarı İsmail baska birinle evlenmeye kalkışınca, Rum tefeci Barba Yani'den faizle para alarak bir çift öküz alır. Artık mal sahibi olduğu için kızı Huri'ye de talip çıkacağından emindir. Eserde şive taklitlerine yer verilmiş ve sonuna bir sözlük eklenmiştir. Prof. M. Kaplan onu şöyle değerlendirmektedir: “...küçük hacmine rağmen bir köylünün hayatını çeşitli cepheleriyle, gerçeğe uygun bir sekilde anlatması. tasvir gücü ve üslubu ile başarılı, devrinin romanlarını aşan ve Türk edebiyatına yenilik getiren bir sanat eseridir. Recaizade Ekrem'in Şemsa (1895) adlı eserinde köyden getirilerek terbiye edilmiş: kıyafeti, dili, ismi değiştirilmiş bir kızın hikayesi yer alır. Mizancı Murad'ın, Turfnda mı yoksa Turfa mı?- (1891) adlı romanının kahramanı Mansur da ailesi dağıldıktan sonra Aydın civarındaki Veliler çiftliğine çekilir. Eserin bu bölümüne Mansur'un köy ve köylü ile ilgili faaliyetleri konu edilmektedir. Halit Ziya Uşaklıgil’in bazı hikayelerinde köylü tipler yer alır. Aynı şekilde esas teşkil etmemekle beraber bazı yan tipleri ile H. R. Gürpınar’ın romanları da köylüye yer vermektedir. Msl: Nimetşinas (1902) Gulyabani (1912) Cadı (1912) Hakka Sığındık (1919) Billur kalp (1926), Cehennemlik (l922) Son Arzu (1922). Muhabbet Tılsımı (Şehre gelerek dejenere olan bir köylü çocuğunun hikayesi. Özellikle baş kısmı. 1928). Nabizade'nin eserlerinden sonra köye ve köylüye dair ikinci önemli roman Ebu bekir Hazım Tepeyran'ın Küçük Paşa’sıdır. Uzun yıllar Anadolu’da çeşitli devlet memuriyetlerinde bulunmuş olan yazar, köyden şehre gelen, daha sonra yeniden köye dönmek mecburiyetinde kalan ve eski muhitine intibak edemeyen bir çocuğun macerasını anlatmaktadır. Mesrutiyeti samimi olarak kurtarıcı telakki eden E. Hazım, eserinde köylü için iyi günlerin geleceğine inanç beslemektedir. Romanda köy ve köylü hayatı gerçekçi olarak dile getirilmiş. ayrıca «Küçük paşanın ıstırapları ince bir romantizmle işlenmiştir. Köyün kurulduğu yer, evleri, yolları, ev içleri, içtimai ve iktisadi durumu, açlık, sefalet. hastalık vb. gibi pek çok konuda bilgiler verilmektedir.

Mehmed Rauf'’un Halas' (1929) adlı eserinde az da olsa köylüden bahis vardır.

Eserlerinin çoğunu Cumhuriyet'ten sonra vermiş olan Halide Edib Adıvar, köyü ve kövlüvyü daha ziyade milli karakter ve milletimizdeki ruh olgunluğu bakımından ele alır. Ateşten gömlek (1922) Kezban ve Mehmet Çavuş tipleri), Zenno'nun oğlu (1928) Kürt Zeyno, annesi Perihan Nine, kocası Ramazan, oğlu Hasso). Yol palas cinayeti 1937. Haksızlığa tahammül edemeyen bir köylü kızı Akkız Nadire’nin hikayesi), Tatarcık (1939), Sonsuz panayıp (1946. Zengin bir adamın karısı olup evinde tam bir Anadolu kadını gibi yaşadılından sosyetenin ilgisini çeken Emine) gibi eserlerinde daha ziyade kadın kahramanlar üzerinde durur.

Resat Nuri'nin Çalıkuşu (1922) ve Yeşil gece (1928) romanlan köy ve köylüye dair pek çok konuya yer verir. Bu arada Sadri Ertem'in Çıkrıklar durunca- (1931) adlı eserini de anmak gerekir. Y.K. Karaosmanoglu'nun Yaban (1932) köy ve köylüye yer veren eserler içinde ayrı bir yere sahiptir. Eser özellikle halk-aydın münasebetlerine tanıdığı arırlık açısından ele alınmış ve üzerinde de çok tartışma yapılmıştır.

1930 lardan sonra Türk edebiyatında köy ve köylü meselelerini ele alan romanların büyük çoğunluğu sosyalist görüşlü yazarların kaleminden çıkmıştır. Bu yazarların bir kısmı tenkidi-gerçekçi bakışla, bir kısmı da gözlemci-gercekçi bakışla köy problemine eğilmişler, yıllar yılı el uzatılamayan köylünün dertlerini kendi ideolojilerine zemin olarak almışlardır. İdeolojinin ağırlığı kimi romanlarda kendini iyice hissettirmiş ve eser roman olmaktan çıkarak makale hüviyetine bürünmüş, kimi romanlarda ise şematizmden kısmi olarak kurtularak estetik değer kazanabilmiştir.

Pek çok hikayesinde köy ve köylüye yer veren Sabahattin Ali, kasaba çevrelerini işlemesine rağmen Kuyucak'lı Yusuf (1937) da belli bir kaliteyi sürdürebilmiştir. Buna karşılık Reşat Enis'in Toprak kokusu 1944 ve Despot (1957) gibi eserleri «masabaşı- hüviyetinden kurtulamamıştır. Orhan Kemal'in eserlerinde köylü daha ziyade köyünden koptuktan, şehre geldiklen sonra ele alınır. Msl: Murtaza (1952). Bereketli toprak- * Devam edecek

Önceki ve Sonraki Yazılar