E. TURGUT TEKİN

E. TURGUT TEKİN

Lafa bak «Beyaz Kâbus»

Son yıllarda televizyon muhabirleri, Allah'ın rahmeti olan bereket ve su kaynağı kara, 'Beyaz Kabus' adını taktılar. Adamlar Türkçe'yi bilmedikleri gibi, kelimeleri anlamına göre de kullanmıyorlar. Allah'ın doğa için lütuf kaynağı olarık yarattığı mübarek kara, 'Beyaz Kabus!..' deyip, geçiyorlar. Oysa kar, kabus değil, rahmettir, hayat kaynağıdır.

Anadolu insanı kara, bir de berf der. Kartanelerine ise, berfin diyoruz. Kar yığınlarına kürtük, donmuş kar katmanlarına ise, buzul denir. Çocukluğumun geçtiği Ğırma Dağları'nda iki doruk arasındaki vadiyi dolduran kar kütlelerine veya buzullarına temmuz ayında çıkar, üzerinde kayak ve kızak kayardık. Bu kürtüklerin erimesinden oluşan soğuk sulardan içerdik. Eriyen kar suları, dağın eteklerine kadar olan bölgeyi sular ve sulanan yerlerden taze soğan gibi ot fışkırır, her taraf ala çiçek olurdu. Allah'ın hikmetine bakın ki, çukur ve rakımı düşük olanlar, güneşin altında cayır cayır yanıp kavrulurken, o kar suyu sayesinde ve rakımı 2500 metrelerde yaz ortasında bir bahar yaşanırdı. Bunun tadını da koyun ve sığırlar çıkarır, o taze otları süte ve ete çevirirlerdi. Sütten nefis tereyağı ve peynir üretir, buzdolabının olmadığı o yıllarda bu serin dağlarda saklar, kışa doğru köye taşırdık.

Anadolu'yu gezenler bilir. Çok yüksek sıra dağlar diyarıdır. Özellikle Doğu Anadolu Dağları, kışın yağan karın depolarıdır. Kar karın üstüne yağarak, kalın kar katmanları oluşur. Buna doğanın doğal barajları da demek doğru olur. Çünkü buralarda milyonlarca metreküp su tutulur, yazın eriyerek çöllere kadar hayat götürür. İşte Fırat, Dicle, Aras, Kura, Çoruh, Kızılırmak, Yeşilırmak, Sakarya, Meriç, Susurluk, Gediz, Büyük Menderes, Seyhan, Ceyhan güçlerini bu doğal barajlardan almazlar mı? Yine mecralarına, vadilerine hayat vermezler mi? Bunları besleyen, yaz süresince akıtan kar değil mi? kullandığımız elektrik, yediğimiz ekmek bu sulardan elde edilmiyor mu?

Sen, nasıl bu mübarek bereket kaynağına 'Kâbus' diyorsun? Kâbus, karabasan, düş gibi sıkıntı anlamına gelen, insanlarca hoş olmayan olaylarda kullanılan bir sözcüğü bu mübarek olaya yakıştırırsın?

Kar yağdığı zaman, atalarımız sevinir, Tanrı'ya şükrederlerdi. Kurban keser, aş yapar, fakir fukarayı doyururlardı. Neden? Çünkü kar, su damak, Su ise hayat demekti. Allah bir memleketi susuz bırakmasın. Kuraklık gibi felaket yoktur. Yedi yaşlarında idim. Kars ve Ardahan yöresinde bir kuraklık oldu. Anadolu'dan vagon vagon ot ve saman gelmesine rağmen, bu iki ildeki mevcut canlı hayvanların 3/4'ü açlıktan ve hastalıktan kırıldı. Kars ve Ardahan beş yiılda ancak bu kayıplarını karşıladılar. Bizim 15 sığır ve 50'den fazla koyunumuz telef olmuştu. Bizim gibi binlerce aile bu zararı tatmıştı. Allah öyle acı günleri bir daha göstermesin.

Kurak yıllarda çekirge sürüleri de aç kaldığından, yeşil alanlara toplu halde saldırıyor, sulak alanda yeşil adına ne varsa mahvediyordu. Kuraklığın ve çekirgenin düşmanı kardır. Sen de , kalkar kâbuslardan insanı kurtaracak olan Allah'ın rahmetine kabus, karabasan, sıkıntı dersen, birgün gelir kuraklık sana öyle bir kabus yaşatır ki, gözlerini gökyüzüne çevirir ve karı getiren, yağmuru getiren beyaz bulutları ararken, tepene kapkara çekirge sürüleri isteğin kâbus gibi çöker. O zaman, anyayı konyayı anlarsın da, sana değil başkalarına yazık olur.

Hele lafa bak, 'Beyaz Kâbus!'.

Önceki ve Sonraki Yazılar