NE GÖRÜYORSUNUZ?..

İsrail Gazze’ye yardım götüren Türk gemisine savaş açıyor; gemiyi zapt ediyor, insanlarımızı  öldürüyor.

Hükümet teyakkuzda.

Toplantı üstüne toplantı yapılıyor.

Toplantıya katılan ve hükümete askeri açıdan ne yapacağını söyleme durumundaki general, daha üç gün önce avukatlarının talebi üzerine tahliye olan “terör (!)” sanığı…

PKK teröristleri İskenderun’da 6 askerimizi şehit ediyor.

Hükümet yine teyakkuzda.

PKK’ya karşı düzenlenen operasyonu yöneten 3. Ordu komutanı Ergenekon “terör (!)”  örgütü üyesi olmak suçuyla yargılanmakta olan bir generalimiz…

İşte Türkiye’nin getirildiği yer burasıdır…

Bu nokta üzerinde dikkatli bir biçimde ve soğukkanlılıkla düşünmek gerekmektedir.

PKK terör örgütüne karşı yürütülen savaşı, bir diğer terör örgütüne üye olmakla suçlanan bir komutanımız yürütmektedir…

Ergenekon davalarında yargılanan birçok subayımız, PKK terör örgütüne karşı göğüs göğse savaşmış cefakâr insanlardır.

Tarafsız bir gözle meseleye eğilen sağduyu sahibi herkes, bu işte bir terslik olduğunu ilk bakışta anlayabilir…

Bir yanda yaklaşık 20 yıldır bu ülkenin askerine kurşun sıkan Kürt kökenli terör  örgütü, diğer yanda bu örgüte karşı dişe diş bir mücadele yürütürken, ama bu aynı örgütün “itirafçıları”nın verdiği ifadelere dayanılarak hapislere atılan Türk subayları!..

Bu yaman bir çelişkidir…

Türk adaleti, üzerindeki türlü/çeşitli baskılara rağmen, bu çelişkiyi çözecektir…  Çünkü, çözmek zorundadır.

Adalet mekanizması, kamu vicdanına sığmayan çarpıklıkları düzeltmek, halkın kendisine olan güvenini yeniden tesis etmek zorundadır.

Bu noktada, gerçeğin önümüze koyduğu tabloyu iyi anlamak ve süzmek durumundayız.

Bir yanda Türkiye’yi parçalamak isteyen güçlerin taşeronu olarak çalışan ve Türk Silahlı Kuvvetleri’ne kurşun sıkan terör örgütü…  Öte yanda Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni bu güçlere karşı savunan Türk Silahlı Kuvvetleri vardır…

Olayın insanın içine acı veren en önemli yanı, Türk subaylarının, PKK itirafçılarının, kendilerine sunulan çeşitli menfaatler karşılığında vermiş  bulundukları ifadelere dayanılarak zindanlara atılmış olmalarıdır…

Bu gerçeği kabullenmek ve sindirmek mümkün değildir…

Türk ordusu yıllardır dağlarda sürdürmüş olduğu savaşın bir bölümünü de şimdi bu suretle kentlerde sürdürmeye devam etmektedir.

Bu savaşın niteliği, genelkurmay başkanımız tarafından “a-simetrik psikolojik harekat” olarak nitelenmektedir…

Bir başka deyişle, Türk Silahlı kuvvetlerinin en üst rütbeli kurmayı olan komutanımız, bütün bu olup bitenleri Türkiye’ye karşı sürdürülen topyekun savaşın değişik alanlardaki bölümleri olarak nitelemiş bulunmaktadır…

Bu tespit son derece önemlidir.

Çünkü, savaşın açık ve gizli taraflarını belirlemek bakımından son derece önemli bir kriteri önümüze koymaktadır.

Ak koyun ve kara koyun bu kriterin önünde deşifre olmaktadır.

Etrafınıza, çevrenize, Diyarbakır’a ve Ankara’ya bakınız…

Ve bu kriteri uygulayınız…

Ne görüyorsunuz?..

Önceki ve Sonraki Yazılar