E. TURGUT TEKİN

E. TURGUT TEKİN

Nezir Havası olmuş!

 

 

Kaymakamı uğurlarken yazdığım yazıya, mizahi bir yazı ile değinmiş, Nezir kardeşim. Gözlerimden daktiloma damlayan göz yaşlarımla alay etmiş. Nezir, burada mizah yapmıyorsa; benim göz yaşlarımın kaymakam için aktığını sanıyor. Oysa yazımdaki anlamı, onun sandığı gibi değil. Ben otuz yıl öğretmenlik yaptım. Her görev yaptığım yerde birçok dost ve arkadaş edindim. Onlardan her ayrılışımda veya onları her özleyişimde elbetteki gözlerim dolar, yaşlar damlar. Çünkü onlar ile birçok anılarımız, yaşadığımız ve paylaştığımız çok güzel hatıralarımız oldu. Böyle bir yazı yazarken, ister istemez o anılar birer film şeridi gibi beynimde canlanırlar. Doğrudur. Bunları yaşamayanların anlaması ve alay etmesi de doğrudur. Çünkü bazı değerler, ancak yaşayanlara özgüdür. Yaşamayanları pek te ilgilendirmez. Demek ki, Nezir kardeşimin mazisinde onu duygulandıracak böyle bir sahne yokmuş. Olsa, o damlaları saptırıp, anlamadan yazmazdı.

Devlet yatırımlarını kaymakamlar yapmaz, politikacılar yapar. Eğer iyi politikacılarınız varsa, onlar da bütçelerden projelerinize ödenek çıkartmışlarsa, yatırım yapılır. Yoksa kaymakamların böyle bir yetkileri yoktur. Söke'deki vurdumduymazlığı, Söke'de kazanıp İzmir'de, Kuşadası'nda, Didim'de yatırım yapanları görmez ve suçu Söke'ye gelen Kaymakamlarda ararsak hata olur. Yirmi yıldan bugüne dek Sökeliler, büyük ve önemli yatırımlarını Söke'ye değil, başka yerlere yaptılar. Tam on yıl, ben bunun mücadelesini verdim.

Söke'ye, Sökeliler sahip çıkmazken, kaymakamlar niye çıksın! Yani şunu mu diyorsunuz: "Söke'ye devlet yatırım için para ayırdı ve kaymakamlar, bu paraları yediler: "Madem öyle güçlü bir kanıtın vardı da, niye yazmadın? Yazsaydın o zaman beni inandırırdın!

Kaymakamlara gelen ödenekler bellidir. Ben, bu ödenekleri bildiğim için bu konularda başka birşeyler yazmak istemem. Yazarsam, gülünç olur. Mizahi bir yazıda yazmak istemem. Çünkü herkes senin kadar ince anlamaz. Bak ben senin yazını saklayacağım. Çünkü yazıdaki espiriyi anladığım için gücüme değil, hoşuma gitti...

Kaymakamın olmayan, devletin olan bir politikayı kaymakama veya bana mal etmek istemen hoşuma gitmedi. Adam hasta, yeşil kartı yok. Bu vatandaş sokakta ölsün mü? Devlet yasa çıkarmış ve kaymakamlara da o yetkiyi vermiş. Sana bana rehberlik düşüyor. Soranlara, "Git kaymakamlıktan dilekte bulun. “Yasalara uygunsan, sana da destek olurlar. Değilsen, başının çaresine bak”

Benim selamımı söyle, gibi emrivakiler de yapmadım. Kaymakam Bey, işin doğrusu bana selam bile vermiyordu. Nedeni o yazı mı, yoksa çevresindeki bazı kişilerin anlatıları mı bilmiyorum, durum buyken, benim selamımla iş yapıyormuş gibi gülünç laflar doğru değil. Git bunları kaymakama sor.

Aslında benim yazımdaki özleri ve gözleri yakalayamamışsın. Kaymakam bana selam vermezken, benim selamımla iş yaptığını sanan Nezir havası olur. Oysa, o yazıda ben demiştim ki, “Kaymakamın çevresine çöreklenmiş kişiler var, onlar Söke'ye zarar veriyorlar!" Aslında iyi bir gazetecinin bunları araştırıp ortaya koyması gerekmez mi? İşte bunu sorsaydın veya bunlar üzerine eğilipte inceleseydin, seni gerçek makaleci diye baştacı ederdim. Gerçi senin yazdıkların başta söylediğim gibi de güzel bir mizah olmuş. Gerçek senin sanaryon gibi değil. Araştırırsan görürsün.

Asayiş Söke'de berkemal olamaz. Çünkü insanların aç, sıkıntılı olduğu bir kentte, asayişin berkemal olması hayal olur. Söke'de birçok sorun vardı ve sorunların başında da aç ve sefil olarak ortalarda dolaşan çocuklar vardı. Bu çocuklar, zarar ziyan makinesi gibiydiler. Sayın Kaymakam bu gerçeği görüp, köklü çözüm arayışı içinde idi. Zatialileriniz, yazılarınızla veya şahsen ne kadar destek oldunuz? Ya da ben, ne yaptık? Koca dört yıl, bina aramakla geçti.

Trafik sorunu, kaymakamların çözeceği sorun değil. Belli bir nüfustan sonrasına belediyeler karışıyor. Neden belediye trafik zabıtası kurupta, işgal halindeki sokakları, caddeleri arabalardan kurtarmıyor? Belediyeciler bu işi hükümete atıyorlar. Diyorlar ki, yeteri kadar kadromuz yok, hükümette bize yardım olmuyor. Biz de yapacak güce sahip değiliz. Genç kardeşim, bunu araştırıpta yazsana. Söke'de Kaymakam benim selamımı almazken, benim selamımla bu işleri yapacaksa, sanada, kaymakama da binlerce selam, haydi yapın.

Okuyucularımdan özür dilerim, bu biraz "NEZİR HAVASI OLDU!..” Ama ben, Nezir kardeşime teşekkür ederim. Güzel bir yazı ile beni zan altında kalmaktan kurtardı. Yoksa, Söke'de günah keçisi olup çıkaçaktım.

Farsça'da bir şiir var. Bunu okursak şöyle der:


Bunu Ağyar Ne Bilir

Dâni ki çerâst ey pesedîde-i men

Pur eşk do dîde-i sitem dîde-i men

Mî guşâyed (?) .............. leb-i to

Âb ez dehen-i merdumek-i dîde-i men

Yâdem çu ez in azm-i sefer mi âyed

Ber men heme hos-dil be-ser mi âyed

Gulgûn şirişkem ki çu âb est revân

Ve’z kerem-i rû-yi û (?) der mî âyed


Ey sevdiğim, zulüm görmüş iki gözüm

niçin yaşla dolu olduğunu bilir misin?

Çünkü gözbebeğim senin dudağından su alır (?)...

Bu yolculuk aklıma gelince benim gönlüm hep hoş olur

Su gibi akmakta olan gül renkli gözyaşım,

onun yüzünden cömertliğiyle akmaktadır.

Bunu ağyar ne bilir!...

Önceki ve Sonraki Yazılar