E. TURGUT TEKİN

E. TURGUT TEKİN

POLARMA gerekli bir dergi

“Kısa bir eleştiri”

 

Nuh Günday kardeşim, “Eleştiriye gerek vardır” diyor. O bakımdan kısa bir eleştirim olacak. Bu çok sevdiğim kardeşim Tufan Dinarlı’nın Milet ile ilgili yazısı içindir. Kardeşim bana darılmaz. Bir yerde eleştiriden çok düzeltmedir. Yazının başlığında, “2000 yıllık geçmişi olan “Milet Antik Kenti” deniyor. Bugün M.S. 2007’deyiz. Yazının bir bölümünde, “M.Ö. 5. yüzyıla doğru Milet alfabesi Atina’nın resmi alfabesi olmuştur” deniyor. Ve yine, “Milet, M.Ö. 7 ve 6. y.y.’da en parlak dönemini yaşamıştır” Yine deniyor ki, “Milet, Lade Deniz Savaşı’na 80 gemi ile katılmış tüm donanmasını yitirmiş ve zaferi kazanan persler M.Ö. 494’de kenti bu arada Apollon Mabedi’ni de yakıp yıkmışlardır” deniyor. Başka örnekler verip sizleri daha fazla yormak istemiyorum.

 

Şimdi, M.Ö. 5., 6. ve 7. yılları ait örnek verecek ve diyeceksiniz ki; “2000 yıllık geçmişi olan Milet Antik kenti” bu olmaz!.. Neden olmaz? Bir de ben anlatayım. Gerek Ord. Prof. Dr. Ekrem Ak Urgal ve gerekse Prof. Soner Onurkan Milet’in kuruluşunu yazdıkları bilimsel arkeoloji kitaplarında günümüzden 3000 yıl önceye götürürler. Bu da Arzawa Konfederasyonu kayıtlarında Milawanda adının resmen geçmesi ile sabittir. Bunları kenara atın resmen geçmesi ile sabittir. Bunları kenara atın, bilimsel bir konudur. Bilmeyebilirsiniz. Zaten benim eleştirmek istediğimde bu değil. Benim eleştirmem gereken çok basit bir hatadır. Bunu okuyan tarihçiler, arkeologlar hemen anlarlar.

 

Anlamak için bilim adamı olmayada gerek yoktur. Anlattığmda sizlerde hak vereceksiniz.

 

Arkadaşım yazısında Milet ile ilgili gerçek tarihler veriyor. Nedir bu tarihler, (M.Ö. 5. y.y. - M.Ö. 7 ve 6. y.y. , M.Ö. 494) Eleştirimi bu tarihler üzerinde yoğunlaştıracağım. Tarihçiler, tarihin başlangıcını yazının bulunuşu ile başlatırlar. Bu M.Ö. 4000 ila 6000 olarak belirtiyorlar.

 

Tarihi kolay anlamak için de;

 

1- Tarihten önceki çağlar,

 

2- Tarihten sonra ki çağlar diye.

 

Biz tarihten sonraki çağları da dörde ayırıyoruz. İlkçağ, Ortaçağ, Yeniçağ ve Yakınçağ diye. Tarih olaylarını ise “Tarih Şeridi” üzerinde değerlendiriyoruz. Hz. İsa’nın doğumu milat kabul ediliyor ve buna -0- (sıfır) deniyor. İsa’nın doğumundan önceki yıllara ya (İ.Ö) İsa’dan önce veya (M.Ö) milattan önce diyoruz. Hz. İsa’dan sonaki yıllara ise (İ.S.) İsa’dan sonra veya (M.S.) denir. Bunu Tarih şeridinde şöyle gösteririz:

 

     M.S (Milattan Sonra)                                M.Ö. (Milattan Önce)

 

2007     2000             1000                 0           1000         2000       3000        4000

 

 

 

                                    (İsa’nın Doğumu)                                   Yazının bulunuşu

 

 

Şimdi bu şeride Milet’le ilgili tarihleri yerleştirelim. Neydi bunlar, (M.Ö. 5. y.y. , M.Ö. 7. ve 6. y.y. - M.Ö. 494). Bakalım ne çıkacak?

 

M.S.                                                                   M.Ö.

 

2007                                     0           494   5. y.y.    6. y.y.   7. y.y.    4000

 

 

                                                          

 

                                                     En parlak dönemini yaşamış diyoruz.

 

Şimdi M.Ö. 7. y.y. en parlak dönemi yaşadığına göre, bu kent en az 300 yıl önce kurulmuş demektir. Farz edelim ki 7. y.y.’da kuruldu. 700 yıl M.Ö., 2007 yılda M.S. olduğuna göre günümüzden 2707 yıl önce kurulmuş olur. Milet’in beli Lade Deniz Savaşı ile Tranklık döneminde Persler tarafından kırıldığına göre, Lade Deniz Savaşı bile günümüzden - 494+2007-25801 yıl önce olmuş, olur.

 

Tarihi bir geçeği nasıl ortaya koyacağımızı anlatarak, sizleri yorduğum için üzgünüm.

 

Şimdi bilimin ışığında yazınızda bu verileri kullanacaksınız ve başlığınızı “2000 yıllık” diyeceksiniz. Sizce doğru mu? Doğru derseniz sözüm yok.

 

Benim asıl eleştirim, Tufan Dinarlı’ya değil. O bir yazı üretmiş ama yanlış, ama doğru, “Polarma” yazı kuruluna yayınlanması amacıyla sunmuştur. Yazı kurulu ne yapacak? Bu yazıyı, kurulda arkeoloji uzmanı varsa önce ona inceletecekti. Arkeoloji uzmanı yoksa Tarih öğretmenlerine inceletip doğruluk ve uygunluk olurunu alacaktı. Söke’de arkeoloji uzmanı yazar sayın Semih Tulay var. Bu arkadaşımız onuru ile Söke’de görev yapmış, Söke’deki ören yerlere önemli hizmetler yapmıştır. Bu arkadaşımız Milet Müzesi Müdürü iken, bekçinin ihmalinden müze soyulmuş, bu değerli uzman arkadaşımız suçlanmış, Selçuk Müzesine sürülmüştü. Bu onur kırıcı hareketin peşini bırakmamış, müzeyi soyanları yakalatıp yüce adalete teslim etmişti. Bu noktadan hareket ederek şimdiye kadar, “Türkiye’de yapılmış olan müze soygunları”nı araştırıp yyazarak, bu dalda yayınlanmış tek kitap ve ilk yazar onurunu kazanmıştır. İleride bu kitabı köşemde tanıtacağım. Şimdi burada derginin imtiyaz sahibi ve eeditörü sayın kardeşim  Nuh Günday, Semih Tülay’ı tanıdığın halde, bu yazıyı ona inceletmeden hemde ilk sayıda bu hataya düştün? Benim eleştirim bir de kardeşim Tufan Dinarlı’yadır. Benim, çevredeki Antik Kentlerimizle ilgili 30 yıllık çalışmalarımı bildiğin halde, hatta dosyaları incelemene ramen bana getirip, “Hocam, şu yazıya bir göz at. Hata var mı yok mu?” demedin?

 

Bunları, sizleri küçümsediğim için yazmıyorum. Aslında sevdiğim, takdir ettiğim için azıyorum. Hem ilk sayı ve hem de, Milet gibi tarihe mal olmuş, uluslararası bilimsel özellikleri kanıtlanmış bir kentin tanıtımı kolay değil. Eğer başlık 3000 yıllık yazılsaydı kimse itiraz etmezdi. Daha başka hatalar da var. Ama onlar, ancak uzmanlarca bilinen hataalardır ki okuyucu onları kolay kolay fark edemez.

 

Sonuz, böyle bir dergiye yöremizde ihtiyaç vardı. Bunu çıkarmak, sizlere nasip oldğuna göre, dergiye bir yazı inceleme kurulu oluşturun. Bu kurulda yer alacak kişiler, dallarında uzmanlardan oluşsun. Önce uzmanlar incelesin ve sonra yayınlansın. Benim görüşüm, düşüncem bu yöndedir. İster uygular, ister uygulamazsınız. Ben düşüncelerimi yazarak ortaya koydum. İster alın kullanın, isterseniz çöpe atın.

 

Tekrar kutlar, başarılar dilerim.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar