RETORİK

Sözlüğe baktım. Retorik ne anlama geliyor diye...

Güzel söz söyleme sanatı/hitabet sanatı diyor karşılığında. Sanki bana biraz kandırma sanatı gibi geldi. Kandırmanın sanatı olur mu? Oluyor.

Örneğin sayın başbakanımızın hitabet yeteneği çok güçlü. Ortadoğudan Balkanlara ve hatta uzak Afrika’dan yakın Amerika’ya kadar tüm bölgelerdeki konuşmalarına baktığınızda her zaman karşısındaki kitleyi etkileyebiliyor. Ve bu etkilemesi kendisine ülkede artı puanlarda kazandırıyor. Dikkat ederseniz ülkenin temel sorunları hakkındaki bir çok açıklamalar siyasilerimizin yurt dışı gezilerine başladıklarında oluyor.

Örneğin, Kürt sorununun çözümüne yönelik açıklama ve söylemlere baktığınızda her şey çok güzel ama çözüm var mı yok.

Örneğin, Tunus tan başlayıp, Mısır, Libya ve Ortadoğu’daki diktatörlükle yönetilen ülkelerdeki yönetimlere yönelik halk ayaklanmalarında, kiminde halktan yana bir tutum sergileniyor. Kiminde ise diktatörlerden. Sayın Başbakanımız önce Nato’nun Libya’da ne işi var diyerek söze başladı, gelinen nokta ise, mecliste gizli oturum. İşin özünü kimse bilmiyor.

Diktatörlere karşı ayaklanan halkların temel hedefi, yönetimleri değiştirmek mi, yoksa yöneticileri mi? Diktatörlerden kurtulayım derken, küresel emperyalizmin kucağına mı düşecekler, bunu düşünenyok? Varsa yoksa demokrasi. Oysa eşitlerin olmadığı yerde demokrasi kimin için, sadece yönetenleri seçmek için mi?

Ve batı. Emperyalist küresel sömürücüler demokrasi retoriği adı altında nerede petrol var ise  oraya bir bahane bulup, müdahale ediyorlar. Irak’ta yapdıkları malum... Şimdi sırada Libya var. Mısır’ı kendi haline bıraktılar, çünkü orada petrol yoktu. Libya’da ise Dünyanın en zengin petrolleri bulunuyor ve batı Libya halkını çok sevdiğinden diktatörü devirmek için düğmeye bastı.

Kararın çıktığı merkez Birleşmiş Milletler. Eşitlerin olmadığı bir birleşmeden çıkaçak sonuç zaten başka türlü olmazdı. Daimi veto hakkı bulunan bir elin parmakları kadar sayılabilecek üç beş ülkenin dışında, diğer ülkelerin sadece el kaldırma ya da indirme hakları var. Bu da birleşme retoriği. 2. paylaşım savaşından galip çıkanların dünyası.

Libya lideri diktatör. Ama sadece Libya mı? Suudi Kralları ne? Kuveyt, Yemen, Bahreyn ve sair.

Küresel sermayeden yana olan diktatörler iyi, uzlaşmayanlar kötü mü?

Alın size bir retorik daha. BDP’nin iki milletvekili, nevroz kutlamalarına müdahale eden polise karşı durmuşlar. Biri eline taş almış, diğeri bir komisere tokat atmış. Kıyametler kopuyor. nasıl olurmuş diye...

İki milletvekilinin davranışları çokta doğru değil. Milletvekilinin halka göre daha sakin ve uzlaştırıcı, yön gösterici olması gerekir ama görüntüleri dikkatle izlerseniz her iki milletvekilinin de çileden çıkarıldığını ağır bir travma yaşadıklarını anlayabilirsiniz. Milletvekillerini bu hale getiren olay ya da olaylar ne? Yani kamera arkasında neler olmuş, bunu sorgulayan yok. Sebahat Tuncel’in  bağırışından çocukların üzerine gaz sıkıldığı anlaşılmakta. Bunu yapan kim, halkın can ve mal güvenliğini koruyacak olan polis. Hadi adamları bırakdık, kadın ve çocukların üzerine gaz sıkıldı ise, bunun sorumlusu kim?

Öğrencileri, öğretmenleri, memurları, işçileri kısaca hak arayan her kim ise joplayan gaz sıkan kim? Eğer milletvekillerinin yaptıkları yanlış ise, her gösteri ve yürüyüşte halkı joplayan, gazlayan polisin yaptıkları da, orantısız güç kullanımı da yanlıştır.

O zaman, olayları yorumlar ve anlamaya çalışırken retoriği bırakıp kameranın arkasına da bakmak gerekmez mi?

Önceki ve Sonraki Yazılar