SİLİVRİ DUVARLARI…

 

Bugün yönetim erkini ellerinde tutan güçlerin sürdürdükleri siyasetin yönü bellidir, amacı ortadadır, koordinatları belirlidir.

Bu konuda söylenecek başkaca bir söz, tespit edilecek daha başka bir gerçek kalmamıştır.

Sorun, bundan sonrasıdır.

Bu siyasetin toplumu kuşatan zincirlerinin nasıl kırılacağıdır.

İşbirlikçi cephenin karşısında oluşturulacak mevziin yapılandırılmasıdır.

Hedeflerin kısa ve uzun vadelerde doğru saptanması ve bu hedeflere ulaşmak için atılması gereken adımların ve önceliklerin belirlenmesidir.

Kısacası, şu anda ülkenin gereksinim duyduğu asıl unsur “kurmaylık”tır.

Yeterli tecrübe birikimini, yetenek ve stratejik yeterliliği en üst düzeyde harman edebilecek olan kurmaylık zekâ, birikim ve kabiliyetidir.

Bu niteliklere sahip bir öncü kadronun ulusal güçlerin liderliğine soyunmasıdır.

Heyecan unsuru, bu gücün seferberliği noktasında önemli bir öğedir.

Ama heyecanın girdabına kapılarak dibi boylama riski, ancak bu yetenekli kadronun yönetimi ile önlenebilir.

- Silivri zindanının duvarlarını yıkacağız, sözü şıktır, heyecan vericidir.

Ama acaba, doğru mudur?

İçinde yaşanılan süreçte belirlenmiş doğru bir hedef midir?

Hesabı yapılmış, stratejik testlerden geçirilmiş, kurmaylık tecrübe birikiminden geçer not almış bir söylem midir?

Halkı Silivri’deki hukuksuzluğa tepki gösterme amacıyla 8 Nisan duruşmasına çağırmak, kitlesel demokratik katılımı sağlamaya yönelik doğru bir hedeftir.

Ancak bu çağrının kazanımlarını bozuk para gibi harcama riski taşıyan çıkışlara yönelmek ne kadar doğrudur?

Bugün Silivri özel yetkili mahkemelerin hukuka aykırı uygulamaları, “Silivri Duvarları” sözcüğü ile sembolize ediliyorsa, bu hukuksuzluğa karşı çıkmak, demokratik bir tavırdır. Yeniden hukuk devletini inşa etme yolundaki çağdaş ve uygar bir hamledir.

Ama böyle bir tavır içine giren halkın potansiyel gücünü yönetme becerisi de, en az o potansiyelin kendisi kader önemlidir, değerlidir.

İçinden geçilmekte olan iğneli fıçı sürecinde doğru slogan bizce şudur:

- Silivri’deki hukuksuzluğa karşı olan tepki ve direnişimizi Silivri’ye taşıyalım!..

Çünkü ülkemizi ancak bu tepkinin oluşturduğu direnç kurtaracaktır.

O direnişin bilinçli adımları kurtaracaktır.

Bilinç ise, kurmaylık zekâsının yapı taşıdır.

Kurmaylık bilgi birikimi ve tecrübesinin en değerli harcıdır.

1919 Türkiye’sinde tepki vardı, işgal edilmiş topraklarda tek tek direniş öbekleri de vardı.

Mustafa Kemal Atatürk’ün asıl büyüklüğü bu tepkiyi ve direnişi kurmaylık dehasıyla birleştirmesi ve geliştirerek zafere ulaştırmasıdır.

Kör kalabalık hiçbir işi başaramaz; hiçbir hedefe ulaşamaz. Kısa bir anın içinde parlar ve söner.

Ama o kalabalıklardan düzenli bir yapılanmayı çıkartarak, gücü doğru ve zamanlama öğesini iyi hesap ederek kullanmak için bilinç ister, kurmaylık beceri ve zekâsı gerekir.

İşte bugün şiddetle ihtiyaç duyulan şey de budur.

Önceki ve Sonraki Yazılar