SÖKE EMEK KÜLTÜR VE SANAT PLATFORMU BASIN BİLDİRİSİ

SÖKE EMEK KÜLTÜR VE SANAT PLATFORMU BASIN BİLDİRİSİ

İŞ KAZASI DEĞİL CİNAYET

Ölüm işçileri yakalıyor... Somada ölen 301 madencinin katliamı karabasan gibi toplum üzerinde dururken İstanbul da park ve depremden korunma alanı olarak düşünülen bir alanda katliam yaşandı. 10 işçi asansörün 32. kattan düşmesi sonucu öldüler.

6331 sayılı yasa çıkalı 2 yılı geçti. Yasadan beklenen işçi sağlığı ve iş güvenliği alanında iyileşmelerin gerçekleşmesi ve olumsuzlukların giderilmesiydi. Ama sonuç ne? Ölümlü iş kazalarında 2 yılda en az %20 artış oldu.

Türkiye iş cinayetlerinde Avrupa da birinci dünyada üçüncü sırada yer alıyor. Türkiye İstatistik Kurumu (Tüik)verilerine göre 2002 -2013 yılı arasında 11 bin 988 kişi iş cinayetlerinde yaşamını yitirdi. 2014 raporu açıklanmadı. Ancak işçi sağlığı ve iş güvenliği meclisi verilerine göre 2014’ün ilk 8 ayında bin 270 işçi hayatını kaybetti. Toplamda 12 yılda 13 bin 158 işçi hayatını kaybetti. Son olarak İstanbul’daki rezidans inşaatında 10 kişinin ölümüyle bu rakam 13 bin 168 oldu.   

Peki, bu nasıl oluyor?

Son torba yasada ve kamu ihale kanununda yer alan düzenlemelerle belediyelerden sağlığa ve kara yollarına kadar taşeronu zorunlu hale getirmek istenmektedir.

Taşeron açlık sınırının altında bir ücret demektir.

Taşeron, iş cinayeti demek, ölüm demektir.

Taşeron demek çocuklarımızın geleceğini patronların insafına bırakmak demektir.

Türkiye’de toplu sözleşmeden faydalanan işçi sayısının yüzde 5 düzeyinde olmasının başlıca nedeni taşeron sistemidir.

Sendikasızlaştırma, taşeronlaştırma, örgütsüz işçi kitlesi ve güvencesiz çalışmayla iş saatlerinin arttırılması, çalışmanın hızlandırılması ve işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemlerinin yokluğuyla mümkün oluyor. Çalışma ortamı ve çalışma şartları denilen ve işçinin bütün bir hayatıyla ilgili olan her şey bu süreçte buhar olup uçuyor.

Yasalar uygulamaların asgari düzeyini belirler. Sağlık ve güvenlik alanında asgari düzeyde mevzuatın izlenmesi hayata geçirilmesi, olmuyorsa denetim ve yaptırım olgusu sermayeyi hiç mi hiç bağlamıyor. Büyüleyici büyüme sarhoşluğu başları döndürürken, çalışanların bedenleri düşüyor, kayboluyor, patlıyor, yanıyor eziliyor ve parçalanıyor.

İşçiler yaşarken gözden çıkarılmış durumda, sömürülüyor, en kısa sürede yaşamları tüketiliyor. Ama çok daha kötüsü ölülerine bile saygı gösterilmiyor.

İşverenleri aklayan ve üretim sistemi üzerine tek laf etmeyen yetkililerin bu yaklaşımları ölü bedenler üzerinden yaratılan birikimin siyasal ve ekonomik bir tercih olduğunu bize çok açık bir şekilde göstermektedir.

Peki biz ne yapmalıyız?

Bu politikaların ve uygulamaların karşısında yapılacak tek şey var:İnsan onuruna yakışır iş için örgütlü bir mücadele hattını sınıfın bilinciyle yaşama geçirmek….

Ölümlere fıtrat diyen işçileri yalancılıkla suçlayan sermaye düzenine karşı mücadeleyi ve örgütlenmeyi yükseltmektir.

Ölüm işçileri yakalıyor……

İktidar ve sermaye’ kara vicdanlı ve şeytanca mazur gösterme telaşında ‘ …….

Bu duygu ve düşüncelerle hepinizi saygı ile selamlıyorum.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.