SÖKE’DE PASAJ KÜLTÜRÜ

 

Çocukluk yıllarımda, yaşadığım köylerde olsun, kasabalarda olsun sosyal yaşamın vazgeçilmezlerinden birisi de çerçilerdi. Kasası kapatılmış kamyonetler önemli ziyaretçileriydi mahallelerimizin. Haftada, on beşte gelirler evlerde eksik olan ne varsa tamamlarlar, giderlerdi. Alışveriş mobilizeydi, çünkü olanaklar o kadardı. Daha öncesini dinlediğimiz dedelerimiz bu çerçilerin deve ya da eşeklerle köye geldiklerini anlatırlardı.                                                                                                            

Biz büyürken, yaşam hızla değişti ve gelişti. Pazar yerleriyle, kasaba dükkanlarıyla tanıştık. Hızla kayıp giden zaman bizi bu yaşlara getirirken, marketler, süper marketler ve alışveriş merkezleri hayatımıza girdi. Kentlerin merkezi yerlerinde iş-hanları, pasajlarda işyerleri ve hizmet büroları çoğaldı. Esnaflar, avukatlar, doktorlar vb. hizmet alanları için pasajlar cazip yerler haline geldi. Bu insanlar için de çok kolaylıklar getirdi. Bir pasaja giriyorsunuz; matbaa işlerinizi, giyecek ihtiyaçlarınızı karşılıyorsunuz ve pasaj kafesinde yorgunluk kahvesini içiyorsunuz.

Elbette bu kadar sınırlı değil, kitapçılar, parfümcüler, hediyelik eşyacılar, giysiciler, lotocular, totocular, doktorlar, avukatlar, reklamcılar bir pasajda birbirlerine komşu oldular. Uygun yerlerde arsa sahibi olanlar,  diğer yapılara oranla büyük kazançlar elde ederken kentin dokusuna uygun yapılmış, bakımlı ve güvenilir ilişkiler kurabilen tüketiciye saygılı  esnaflarıyla çekim alanlarına dönüştü pasajlar. Ve kentte bir pasaj kültürü oluştu. Zaman zaman yabancı konukların da uğrak yeri durumuna gelen pasajlar, kent içine ya da kent giriş çıkışlarına açılan Avrupai alış veriş merkezleri yüzünden yavaş yavaş özelliklerini yitirdiler.

Söke’mize gelince. Pasaj kültürünün pek yerleşmemiş olduğunu gözlemliyorum, bir “KENT GÖNÜLLܒsü olarak. Kent mekanları gözlemlerimi zaman zaman sevgili okurlarımla paylaşıyorum. Hemen hemen bir vesileyle uğradığım tüm Söke pasajları unutulmuş, terk edilmiş hissi uyandırdı bende. Oysa bulunduğu konum ve işlevsellikleriyle önemli konukları barındıran pasajların daha bakımlı ve canlı olması gerektiğini düşünüyorum.

Zamanımın büyük bölümünü geçirdiğim İstasyon Caddesi üzerindeki “Grand Bazaar” pasajı, havuz başında keyifle kitaplarımı okuduğum, yazılarımı kaleme aldığım “Bedesten” bazı eksikliklerine rağmen konuklarını özenle ağırlayan ve bulundukları yerde yaşama kalite katan iki pasaj.

  Önemli diğer pasajlar biraz daha özen ve bakım gerektiriyor bence. Aydınlatma ve temizlik konusunda çaba bekliyor. İçinde, kentin sosyal yaşamında önemli yeri bulunan siyasi partilerimizi ve sivil toplum kuruluşlarını barındıran bu pasajlarımızın biraz bakıma gereksinimi var gibi diye düşünüyorum.

  Pasaj kültürünü geliştirmek adına sökeli olduğum ilk günlerde üyesi olduğum tiyatro derneğinin de içinde bulunduğu “Grand Bazaar” –bence öreye özgü  Türkçe bir ad daha da yakışırdı- “Esnaf Güç Birliği Oluşumu” çalışmalarını başlatmıştık ve bir çok projeyi hayata geçirmek için kolları sıvamıştık. Ama birlik kültürümüz  de olmadığı için kısa sürede dağıldı. Bulunduğum her konumda, hayata değer katmak adına, hazırladığım projeleri ilgililere sunarken;  “Bir şeyi yapmazsanız, belki bir şey kaybetmezsiniz ama yaparsanız çok şey kazanırsınız” düşüncemin algılandığında güzelliklerin çiçek açtığını mutlulukla izlediğimi belirtmek istiyorum.

  İnanıyorum ki, kim ne derse desin iç dinamiklerin zorlamasıyla da olsa belediyemizin Söke için kentleşme sürecinde gerçekleştirdiği ve gören gözlerin algıladığı yenileşmelerin de katkısıyla bir gün “Pasaj Kültürü”  de gelişecektir. Esen kalınız.

Not: Bir İstasyon Caddesi Yönetmeliği hazırlanarak şu an yaşanan keşmekeşliğin ortadan kaldırılması, yaklaşan seçimlerde hizmet yarışına girecek Belediye Başkan adaylarımızın öncelikli hedefi olmasını öneriyorum bir Söke Kent Gönüllüsü olarak. Söke Bizim Yüreğimiz, Söke biziz, biz Söke’yiz….

Önceki ve Sonraki Yazılar