TIPKI DESCARTES GİBİ...

Niçin?..
Aydınlanmanın kilit kavramı bu küçük sözcüktür.
Size verilenleri, olanı/biteni, nedenleri sorgulamak...
İşte mesele!
İşte mesele, diyor "aydınlanma çağı"nın büyük düşünürü Descartes...
Sonra da o ünlü sözünü söylüyor:
- Cogito, ergo sum...
Düşünüyorum, öyleyse varım!
Peki... Önemi ve ünü daha sonra anlaşılacak olan bu sonuca nasıl varıyor?
Bir kış mevsiminde orman içindeki bir eve gidiyor ve kendisini o mekâna kilitliyor.
Sabahın erken saatlerinde sobasını yakıyor; masasının başına geçiyor ve başlıyor düşünmeye [yani ayıklama işlevine...]
Ve bu düşünme serüvenine aşağıdaki dört kuralı kendisine pusula yaparak girişiyor:
•Açık seçik ve belirgin fikirler dışında hiçbir şeyi kabul etmemek.
•Her sorunu çözümü için gerekli sayıda parçalara ayırmak.
•Düşünceleri basitten karmaşığa doğru sıralamak.
•Gözden kaçmış bir şey olup olmadığını sürekli kontrol etmek.
Sonra bu kuralların doğrultusunda şöyle düşünüyor:
•Duyularımız bazen bizi aldattığına göre, hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığını farz etmeliyim. Ve bana eğitim, çevre, anne-baba ve toplum tarafından verilmiş olan bilgileri yok sayarak, her şeyi yeni baştan yapılandırmalıyım. Peki, nereden başlayabilirim? Kendime dayanak yapabileceğim ilk "gerçeklik" nedir?
•Burada sobanın karşısında oturduğumu nasıl bilebilirim?
Bundan emin olamam. Rüya ya da hayal görüyor olabilirim.
Ya da muzip bir şeytan benimle oyun oynuyor olabilir.
Ve sonra düşünce dünyasını üzerine kurabileceği bir ilk gerçeği keşfediyor:
•Kuşku duymayacağım tek şey, [şu anda] bir şey düşünüyor olmam. Rüya gördüğümü, benimle alay edildiğini ya da bir bedenim olmadığını düşünsem bile bu böyle...
•İşte buldum:
- Düşünüyorum, öyleyse varım!
Ve böylece her şeyi sorgulayarak, her bilginin gerçekliğini araştırarak, ilk bakışta insana basit[miş] gibi gelen o yalın ilk gerçeği yakalıyor.
Descartes'in asıl büyüklüğü, sorgulama yöntemini düşüncesinin esası olarak merkeze yerleştirmesidir.
Hiç bir veri ya da olgu sorgusuz sualsiz onun düşüncelerine giremez; kabul göremez!
İşte aydınlanma çağının yaratıcısının bizlere armağan ettiği kültür mirası budur.
Sorgulayacağız!
Verileri, bilgileri ve her türlü ön-kabulü kaynağına doğru geri götürecek, sorgulayacak, irdeleyeceğiz.
Evet, basit ve hemen hemen herkesin kolayca kabul edeceği bir yöntemdir bu... Ancak, hayata geçirilmesi de o denli zor olan bir zihin aktivitesidir.
Örnek mi istiyorsunuz?..
En doğru bildiğiniz bir "gerçeği" sorgulamaya girişin.
O tırnak içindeki gerçeğin kaynağına doğru sürdürün sorgulamalarınızı. O düşüncenin zihninize gerçek olarak yerleşmesini sağlayan yan/ön/geri/tali ve esas unsurları koyun masanızın üzerine, sorgulayın. Ön-kabullerinizi, düşüncenizin içine bulaşmış olan inanç öğelerini bir bir ayıklayın... Yoruldunuz mu?
Yorulun, yorulun... Çünkü insanın zihni ancak bu yorgunluğun sonunda aydınlanıyor.
Tıpkı Descartes gibi.

Önceki ve Sonraki Yazılar