ÖZCAN PEHLİVANOĞLU

ÖZCAN PEHLİVANOĞLU

TÜRKÇE VE KÜRESEL ENTEGRASYON…

 

Türkçe’nin, yeryüzünde en çok konuşulan 5. dil olduğu söylenir. Belki de daha çok konuşulmaktadır. Ön sıralarda Hintçe ve İspanyolca da yer alır. Küresel gücün dili İngilizce, Çince’den sonra ikinci sıraya oturmuştur.

Dünyanın neresine giderseniz gidin, elinize tutuşturulan broşürlerde veyahut diğer benzer materyallerde öncelikle İngilizce, Almanca, İtalyanca ve Rusça dillerinde açıklamalar görürsünüz.

Türkçe’nin; Doğu Türkistan’dan Avrupa içlerine kadar, çok konuşulan ve ihtiyaç duyulan bir dil olmasına rağmen esamesi bile okunmamaktadır. Çünkü bu durumun bilinmesi ve bu konuda bir şuur oluşması hiçbir zaman istenmemektedir. 

Bu güne kadar içimizden kimse çıkıp “neden ben İngilizce öğreniyorum, benimle iş yapmak isteyen gelip Türkçe öğrensin…” diyemedi. Halbuki; Türkçe konuşulan topraklar, İngilizce konuşan küresel güçler için büyük bir ekonomik pazar ve aynı zamanda bu güçler tarafından sömürüsüne ihtiyaç duyulan çok önemli bir coğrafyadır…

Küresel  güçler, bizi hem sömürüyor hem de dilleri ile birlikte bu sömürüyü dayatıyor. Onlar için küçük bir olay olan “Suriye Meselesi” nde bile, açıklanan rakamlar, bize kendi dilimizde izaha zorlanacağımız bir şekilde çırak çıktığımızı gösteriyor. 

Türkiye, Suriyeli sığınmacılara bu güne kadar 900 milyon Türk lirası harcamış. Bu rakamın üzerine 2013’ün Haziran ayına kadar, 1 milyar 44 milyon 112 bin dolar daha eklenmesine ihtiyaç varmış. BM ve 13 ülkeden bu güne kadar gelen yardım ise 33.5 milyon…

Köprülerin ve otoyolların gelecekteki 25 yıl için gelirlerinin 5 milyar 640 milyon dolara ihale edildiğini bilerek, küresel entegrasyon uğruna Suriyeli sığınmacılara harcanan paraları mukayese edersek, ne demek istediğimiz daha iyi anlaşılır.

Kanaatimce, Türkçe konuşmak ve Türkçe anlaşmak konusunda, bizi sömürülecek bir pazar olarak görenlere dayatma yapmak zorundayız.

Bunun için ivedilikle, “Ortak Türk Tarihi”ni yazmalı, “Ortak Alfabe”nin kullanımına geçmeli ve Türk Milleti arasında lehçe ve şive birliğini sağlamalıyız. Örneğin “İstanbul Türkçesi” diye tabir ettiğimiz Türkçe, Türk Dünyası’nda geçerli dil olmalı ve bu Türkçe’nin kullanımı küresel güce dayatılmalıdır. Türkçe’yi görmezden ve tanımazdan gelerek, bizi entegrasyona zorlayanlar ile bu entegrasyonu başarmakla övünenler, acaba bizi nereye götürmek istiyor ?

Avrupa’da bile 5 milyonun üzerinde Türk yaşadığını ve bu nüfusun küçük bir Avrupa ülkesi ettiğini bilirsek, ne demek istediğimizin çerçevesini çizmiş oluruz…

Geçtiğimiz günlerde bir dostum “son dönemde küresel dünyaya çok iyi entegre olduk” diye söyledi. Türk coğrafyası 1914’ten öncede “Batılı Güçler”e kapitülasyonlar eliyle entegre idi. Bu batının Osmanlı – Türk İmparatorluğu’nu ve Türk Milletini yok etmeye yönelik planlarını devreye sokmasına engel olmadı. Bu günde aynı şeylerin geçerli olmadığını kimse söyleyemez.

Bu sebeple, küresel güçler karşısında güçlü olmak istiyorsak, öncelikle Türkçe’nin dünya üzerinde yaygın bir şekilde kullanımını ve kendi stratejilerimizi ortaya koyarak onların bize entegrasyonunu sağlamalıyız. Övünme ancak böyle bir işin başarılmasından sonra olur. Tarih, bizim bunları başardığımızı ve onlarında bunu ters yüz ederek bizi dize getirdiğini yazıyor. Biz, bunu niye ters yüz etmeyelim?

Önceki ve Sonraki Yazılar