E. TURGUT TEKİN

E. TURGUT TEKİN

Türkiye’de akarsu havzalarında takviye çalışmaları gereklidir

 

Türkiye’de akarsu havzalarında değişiklikler yapmanın zamanı geldi. İşi yağmura bırakmadan, elimizden geldiği kadar boşa akan sularımızı, göletlerle, barajlarla doldurup, yönlerini ihtiyaç olan yönlere çevirmeliyiz. 

 

Nasıl ki enerji kaynaklarını boru hatları ile biryerden başka biryere naklediyorsak, su kaynaklarımızı da ihtiyaç olan ve yazı kurak geçen bölgelere yönlendirme ve akıtma çarelerini, planlarını, projelerini şimdiden hazırlamaya başlamalıyız. DSİ kara kara düşüneceğine, boşa akan suları boruhatları ve pompalar vasıtasıyla ihtiyaç olan bölgelere akıtmanın yollarını arasa daha iyi ederler. Çünkü gelecek yıllarda daha da kurak günler yaşayacağız. Bu kurak yılları atlatmanın en önemli yolu şimdiden önlem alarak, Kızılırmak, Sakarya, Susurluk gibi suyu ve beslenme havzaları geniş olan, debileri güçlü ırmakları Ege Bölgesi Ovaları’na akıtabilecek yolları arayıp, projelendirmesinde yararlar vardır. Kızılırmak ve Sakarya, Güney Ege Ovaları’na yönlendirilebilirler. Daha ilerideki safhalarda ise, Keban Barajı’ndan su aktarılabilir Türkiye’de havzası en geniş ve güçlü olan Fırat Irmağı aslında Türkiye’ye yetecek kadar geniş bir debiye sahiptir. Konya Ovası, İçanadolu Ovaları’nda buradan su verme olanaklarımız vardır. Doğu Anadolu Dağları, ağustos ayı sonuna kadar kar suyu vermektedir. Erzincan, Erzurum, Ağrı, Muş, Tunceli, Bingöl Dağları doğal baraj görevi yapmakta, kışın yağan karı sekiz ay üzerinde tutmakta ve buradan oluşan suların hemen hemen hepsi Keban Barajı Gölü’ne akmaktadır. Bu gölden, kademeli olarak Sivas, Kayseri, Aksaray ve Konya ovalarına su verilebilir. Kızılırmak, Sakarya ve Susurluktan’da Ege Ovaları’na su verme imkanlarımız varken, bu konuda düşünüp, proje üretmek varken, bizim meclisimiz basit şeylerle uğraşıyor. Afrika ülkelerindeki felaketi hiç görmüyorlar. O ülkeleri kuraklık bu hale getirmedi mi?

 

Doğal Hayatı Koruma Derneği raportörü Gürdoğar Sarıgül, ben ve rahmetli İsmet Kızılyar’ın birlikte hazırlayıp ortaya koyduğumuz “Söke Raporu”nda bundan tam 25 yıl önce bugünkü yaşanacak ve yaşanmakta olan kuraklık felaketini bütün boyutlarıyla vermiştik. Raporda şunların yapılmasını istemiştik;

 

1- Aşağı Büyük Menderes Ovaları’nın kışın taşkınlardan, yazın kuraklıktan kurtarılması ve çevreye düzenli su verilmesi için, Çine Barajı’ın biran evvel yapılarak hayata geçirilmesi elzemdir. Bölgedeki sulak alanların korunması, fauna ve floranın hayatını devam ettirmesi buna bağlıdır. Çervede çok önemli boyutları olan ve uluslararası niteliklere sahip eko sistemler vardır. Bunlar korunmaya, çevredeki dengeyi sağlamaya devam edecek özelliklerini kayıp ettirmeden olduğu gibi korunmalıdır.

 

2- Bafa Gölü’nde aşırı avlanmanın gölün biyolojik verimliliğini düşüreceğini ve gölü, kokmuş, balçık gölü haline getireceğini tam 25 yıl önce rahmetli İsmet Kızılyar ile birlikte yazmışız. Balığı düşmanca avlayan köylülere ise birçok öneride bulunmuşuz. Ama onlar bu önerilerimizi kenara iterek, gölde ne varsa avlayıp bitirdiler. Şimdi ise ağlaşıyorlar. Kusura bakmasınlar da, tonlarca balığı tuttukları zaman, yarın bu biterse ne yaparız diye hiç düşündüler mi? Haydi gidin de çölü, kurumuş göl yatağını tarla yapın. İstediğiniz oldu. Balık bitti, kuşlar gitti. Gidin de çöle pamuk ekin.

 

3- Tarım ilaçları ovaya zarar veriyor. İlacı gerektiği zaman, yeteri kadar kullanın demişiz. Ama hiçbir kimse buna uymamıştı. Rahmetli diyordu ki, “Bunlar çok kısa sürede bunun acısını tadacaklar” Ne yazık ki ona görmek nasip olmadı ama bizler görüyoruz ve yaşıyoruz. Buda ilaç firmalarının da etkisi yok değil.

 

4- Su kaynaklarını idareli kullanın demişiz. O yıllarda pamuğa suyu bağlayıp, kırkahvelerine, meyhanelere içmeye giden çiftçiler vardı. Su haddinden fazla akıyor ve azmakları, boşlukları dolduruyor, bizim beyler meyhanede kafa çekiyorlardı. İsterim ki bu yazıyı o kafa çekip, suyu boşa akıtanlar şimdi okusa da, suyun kıymetini anlasalar! Değeri bilinse idi, barajlar böyle boş kalmazdı.

 

Şimdi diyorlar ki, “Gelin yağmur duasına çıkalım. Farzedin ki yağmur yağdı. İncir, üzüm gibi ürünler ne olacak? Pamuğa ne yaraarı olacak? Pamuk dizboyu su ister. Pamuk bol su ister Yağmurla pamuk olmaz. Boşuna hayal etmeyin.

 

Belki, bu kuraklık bize ders olsun diye Allah tarafından bir uyarı olarak verildi. Suyun kıymetini bil de, suyu tarlaya salıp meyhanede, kırkahvesinde kafa çekme diye. Kimbilir başka ne müsibetleri savmak için verildi. Sen, baştan önlem alma, yağmur duasına çık. Heryıl bizim buralara yazın zaten yağmurlar yağmaz ki!... Madem yağmur yağmasını istiyordunuz, kışın yağmur mevsiminde nerdeydiniz? Şimdi mi aklınız başınıza geldi?

 

Türkiye’de akarsu havzalarında takviye çalışmaları şarttır.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar