Uğur Mumcu Anma ve Demokrasi Haftası sürüyor

Uğur Mumcu Anma ve Demokrasi Haftası sürüyor

300'e yakın vatandaş Atatürk Alanından sloganlar atarak Uğur Mumcu parkına kadar yürüdüler.

Gerçek Gazetesi / Arif AKÇAY
1993 yılında aracına konan bombanın patlamasıyla katledilen araştırmacı-gazeteci yazar Söke'de de çeşitli etkinliklerle anıldı.
Söke Emek Sanat ve Kültür Platformu temsilcileri ile Söke Belediye Başkanı Süleyman Toyran, CHP Söke İlçe Başkanı Hüseyin Gündüz, CHP Aydın eski milletvekili Mehmet semerci ile 300'e yakın vatandaş Atatürk Alanından sloganlar atarak Uğur Mumcu parkına kadar yürüdüler. Burada yapılan saygı duruşundan sonra istiklal Marşımız da okundu. Daha sonra hazırlanan ortak açıklama DİSK Tekstil-İş Söke Temsilcisi Cemal Poyraz tarafından okunmasıyla program sona erdi. Akşam da platform adına ÇYDD'li gençler tarafından hazırlanan panorama Belediye Recep Yazıcıoğlu Salonu'nda sahhnelendi. CHP Söke İlçe Örgütü Gençlik Kolları'nca hazırlanan bir başka etkinlik te yarın akşam saat: 19.00'dan itibaren Recep Yazıcıoğlu Salonu'nda sahnelenecek.
Cemal Poyraz tarafından okunan ortak açıklamada özetle; "Uğur MUMCU, Muammer AKSOY, Bahriye ÜÇOK, Ahmet Taner KIŞLALI, Turan DURSUN, Musa ANTER, Metin GÖKTEPE gibi kör karanlığa ve zulme karşı mücadele eden, yüzlerce aydın, bilim insanı, devrimci ve demokrat insanımızı katleden ve bugün hâlâ işbaşında olan karanlık güçler; Ben Atatürkçüyüm. Ben, Cumhuriyetçiyim. Ben, Laikim. Ben, Anti-Emperyalistim. Ben, Tam Bağımsız Türkiye’den yanayım. Ben Özgürlükçüyüm. Ben İnsan Hakları Savunucusuyum... diyen, Gazeteci, araştırmacı yazar Uğur MUMCU’yu 22 yıl önce bu gün düzenledikleri bir suikast sonucu katlettiler.
24 Ocak 1993, Karlı sokaktaki evinin önünde park ettiği otomobiline binerken patlayan bomba Mumcu’nun bedenini, bizim de yüreğimizi parçaladı.
Uğur MUMCU’nun öldürüldüğü 24 Ocak ile Muammer AKSOY’un öldürüldüğü 31 Ocak tarihleri arasında gerçekleştirdiğimiz “ADALET VE DEMOKRASİ HAFTASI” boyunca, Adalet ve Demokrasi isteğimizi kararlılıkla ortaya koyarak, tam bağımsızlık ilke ve inancıyla her türlü gerici, baskıcı ve sömürücü güce karşı koyacağımızı; ülkemizde yaşanan hırsızlıklar, haksızlıklar, yolsuzluklar karşısında suskun kalmayacağımızı, aydınlarımızı, tüm devrim şehitlerimizi unutmayacağımızı bir kez daha dile getiriyoruz. Emperyalizme karşı ulusal kurtuluş savaşı vererek dünyanın en özgün bağımsızlık örneklerini vermiş ülkelerin aydınları yok edilemez. Onlar hep yeniden doğarlar. Uğur Mumcu’da 24 Ocak 1993’te doğdu. Her 24 Ocak’ta doğmaya devam edecek.
“Vurulduk ey halkım unutma bizi” diyen, toplumda hep direnmeyi ve umudu aşılayan Uğur Mumcu’nun, yazdığı her yazıda söyledikleri bu günde geçerliliğini sürdürmektedir. (siyaset, ticaret, tarikat üçgeni) Şimdi Osmanlı özentisi olanlar Osmanlının son döneminden sanki hiç ders almamışlardır. Emperyalist ülkeler arasında paylaşılmaya çalışılan, masaya yatırılan hasta adam uygulamasını çabuk unutmuşlar. Ülkemizde her şey satıldı. Fabrikalarımız, topraklarımız, yollarımız, köprülerimiz.
Yenidünya düzeninde payımıza düşen büyük Ortadoğu projesi ve bu proje bağlamında birçok toplumsal değerlerimizin yerinde yeller esmektedir. Eğer adalet yanlı ise, insanlar hukuktan, adaletten, eşit ve doğru şekilde faydalanamıyorsa, herkes kendi hakkını aramaya başlar ve güçlü olan haklı olur. Adalet, toplumun ortak aklı ve güvencesidir.
2013 gezi olayları, 17-25 Aralık dönemi ve sonra paralelciler, darbeciler, önce kahraman sonra cemaatçi olan polisler, oradan oraya savrulan hukukçular, yeniden biçimlendirilen HSYK, üst üste çıkarılan kanunlar. Suçlumu, değil mi? Kamu vicdanında mahkûm ama yargılanamayan bakanlar, ayakkabı kutularında çıkan paralar, sonra bu paralar için ödenen faizler...
Kaçak mı, değil mi? Atatürk’ün mirası olan çiftliğe, katrilyonlarca harcamayla yapılan saraylar, Osmanlının lale devrini hatırlatan şaşalar, ceza evindeki aydınlarımız, askerlerimiz, gazeteci, dernek ve sendikacılarımız. Pardon bunları paralel yaptı, sahte belgeler deyip yeniden yargılananlar, karalananlar, aklananlar, Barış için açılım, içeriğini bilmediğimiz çözüm süreci ve boş yere ölen insanlar. Nasıl bir toplum olduk böyle?..
Nasıl bir toplumuz ki bu cinayetleri, işkenceleri içimize sindirip yaşıyoruz. Bunca toplumsal kavgadan sonra, bu aşamaya nasıl ulaşıldı? İnsan hakları bildirgeleri niçin uygulanmıyor? Bu güne kadar bunların hiçbiri ülkemizdeki yüreklere, bilinçlere, vicdanlara ulaşmadı mı? Acaba hangi yüzyılda, hangi krallıkta, hangi derebeylikte yaşıyoruz.
Hukuk tarihin her döneminde egemen güçlerin aracı olmuştur. Siyasal iktidarlar, emekçi halk yığınlarının istek ve özlemlerini bastırabilmek için mahkemeleri ve köle ruhlu yargıçları birer işkence aleti gibi kullanmışlardır.
Karlı bir Ankara sabahında, kar üstüne, kırık gözlüklerini ve bedenini bırakırken de gelecekle ilgili hayallerinin içinde aç yatılmayan geceler, çocuk olmayan gelinler, hırsızlıklarla ve yolsuzluklarla lokmalarımızın çalınmadığı, eşit, özgür ve demokratik cumhuriyetle yönetilen bir ülke hayaliydi.
Bu nedenle geleceğimizi karartmak isteyen, Türkiye’yi tümüyle gericiliğin, faşizmin, tek tipliliğin ve korkunun hakim olduğu bir ülke haline getirmek isteyen ırkçılara-gericilere izin vermeyeceğiz" deniliyor.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.