UĞUR MUMCU’YA OLAN BORCUMUZU ÖDEME SORUMLULUĞU İLE BAŞ BAŞAYIZ



 

Uğur Mumcu öncellikle bir hukukçu… Sonra da önemli gazeteci!

Sonra sorumlu bir aydın ve sonra da namuslu bir “insan!”

Ve Türk basınına “araştırmacı gazetecilik” kavramını hediye eden bir çalışkan karınca…

Uğur Mumcu askerliğini, “Sakıncalı Piyade…” olarak yaptı.

Çünkü, her ne kadar hakkında "sosyal bir sınıfın öteki sosyal sınıflar üzerinde tahakkümünü kurmak" suçunu işlediği iddiasıyla bir ceza davası açılmışsa da, Yargıtay’ın verilen mahkumiyet kararını bozmasıyla beraat ederek, aklanmış ve bu nedenle bazıları için sakıncalı bulunan bir halk kahramanıydı.

Ama işte bu nedenle de, “Sakıncalı Piyade…” nitelemesi ile askerliğini er olarak yapmak zorunda kalmıştı.

Aslında bu konuda ortada ciddi bir çelişki de mevcut değil. Çünkü o gerçekten bir “er” kişi, erdemli bir aydın ve bir aydınlanma ermişiydi…

Derken, bu er kişi karıncanın, üretim süreci başlıyor…

Çalışıyor Uğur Mumcu…

Bohçasını doldurmak için değil, makam, koltuk sevdasıyla da değil.

Ülkesi için, aydın sorumluluğu gereği ve bir yurtsever er kişi olarak çalışıyor, daha daha çalışıyor…

Hedefi vurgunculardır.

Bu ülkeyi parselleyip satmaya çalışanlardır.

İdeali tam bağımsızlıktır.

Cephesi emperyalizme dönük bir savaşçıdır.

Yiğittir, korkusuzdur, alçak gönüllüdür.

Ve böylece sıra sıra ve üste üste birikir masasının üzerinde eserleri…

Yeni Ortam gazetesinde köşe yazarlığı yapan Uğur Mumcu, 1975’ten itibaren Cumhuriyet’te 'Gözlem' başlıklı köşesinde düzenli olarak yazmaya başlar.

1975’te Mart dönemini sergilediği makalelerinden oluşan Suçlular ve Güçlüler adlı kitabı yayınlanır. Aynı yıl, Altan Öymen' le birlikte hazırladıkları, Süleyman Demirel'in yeğeni Yahya Demirel'in hayali mobilya ihracatını konu edinen, Mobilya Dosyası adlı kitabı yayına girer.

1977 yılından sonra sadece Cumhuriyet için yazmaya başlar.

1977’de Sakıncalı Piyade ve Bir Pulsuz Dilekçe kitapları yayımlanır. Ertesi yıl, Sakıncalı Piyade adlı yapıtını Rutkay Aziz ile birlikte tiyatroya uyarlanır. Oyunu Ankara Sanat Tiyatrosu tam 700 kez sahnelenir.

Ünlü siyasetçilerin yaşam öykülerini, siyasal geçmişlerini, bir güldürü zenginliğiyle anlattığı kitabı Büyüklerimiz adlı kitabı yayınlanır.

1981’de terörün silah kaçaklığıyla ilgisini ortaya koymak ve kamuoyunu bu konuda uyarmak için yazdığı Silah Kaçakçılığı ve Terör adlı kitabını yayınlar.

Aynı yıl, Mehmet Ali Ağca'nın Papa'yı öldürme girişiminden sonra Ağca üzerine inceleme ve araştırmalarını yoğunlaştırır.

Türkiye'de terör olaylarının artması nedeniyle 1979 yılında 12 Mart dönemi öncesi ve sonrası gençlik liderlerinin yaşadıklarını kendi ağızlarından yansıttığı ve silahlı eylemlerle bir yere varılamayacağına dikkat çektiği kitabı Çıkmaz Sokak adlı kitabını yayımlar..

1982’de Ağca Dosyası, ardından Terörsüz Özgürlük adlı makale derlemesi yayımlanır.

1984 yılında Aziz Nesin öncülüğünde bir grup tarafından Cumhurbaşkanlığı ve TBMM Başkanlığına sunulan, ancak Kenan Evren'in imzalayanları "vatan hainliği" ile suçlayarak dava açtığı Aydınlar Dilekçesi'nin hazırlanmasına katılır.

12 Eylül döneminde aydınlara yapılan işkenceyi anlatan Sakıncasız adlı oyunu yazar ve Papa-Mafya-Ağca adlı kitabını yayınlar.

1987’de araştırmacı gazetecilik açısından büyük bir başarı kabul edilen Rabıta ve 12 Eylül adlı kitapları ve 1991’de en önemli araştırmalarından biri olan Kürt-İslam Ayaklanması 1919-1925 yayımlanır.

Uğur Mumcu, 7 Ocak 1993 tarihinde "Mossad ve Barzani" ismi ile kaleme aldığı bir yazısında Barzani, CIA ve Mossad arasındaki bağlantılara değinerek, yazısını şöyle bitirmişti:

- Kürtler sömürgeciliğe karşı bağımsızlık savaşı yapıyorlarsa ne işi var CIA ve MOSSAD'ın Kürtler arasında?.. Yoksa CIA ve MOSSAD, anti-emperyalist savaş veriyorlar da dünya bu savaşın farkında değil mi?..

8 Ocak 1993 tarihli Cumhuriyet Gazetesi’ndeki Ültimatom başlıklı yazısında ise, yakında yayınlayacağı kitabında istihbarat örgütleri ile Kürt milliyetçileri arasındaki bağlantıları açıklayacağını yazmıştı.

Uğur Mumcu son yıllarında polis-mafya-siyaset ağının derin boyutlarını araştırmaktaydı. Öldürülme sebebi olarak Abdullah Öcalan'ın bir müddet MİT için çalıştığı konusunu araştırması ileri sürülmektedir…

Uğur Mumcu, hepimizin bildiği gibi, 24 Ocak 1993'te Ankara'da Karlı Sokak'taki evinin önünde, arabasına konan C-4 tipi plastik bombanın patlaması sonucu hunharca öldürüldü…

Suikastın hemen ardından olay yerinde inceleme yapan uzmanlar hiçbir delil bulamadılar…

Patlamayla etrafa dağılan ve ancak cımbızla toplanması gereken delillerin ise, süpürgeyle süpürüldüğü iddia edildi.

Bu iddiaların hiç birisi yalanlanmadı, aksi ileri sürülmedi…

Suikastı, İslami Hareket Örgütü, İBDA-C, İslami Cihat gibi malum örgütler üstlendi.

Mumcu'nun eşi Güldal Mumcu'yu ziyaretleri sırasında dönemin Başbakanı Süleyman Demirel, Başbakan Yardımcısı Erdal İnönü ve İçişleri Bakanı İsmet Sezgin, "cinayeti çözmenin, devletin namus borcu olduğu"nu belirterek, Devlet adına namus sözü verdiler…

ANCAK… Sonuç ortada!

Ve bizler, apaçık ortada olan bu sonucun izini sürme sorumluluğu ile karşı karşıyayız.

Sizleri [ve hepimizi] bu sorumluluk ile baş başa bırakarak sevgili Uğur Mumcu’nun hatırasını bir kez daha anıyoruz.

Önceki ve Sonraki Yazılar