YERSENİZ...

12 Haziran seçimlerinde halk neyi seçecek?

- Milletvekillerini.

Olmadı, bilemediniz…

Halk oy pusulasında yer alan bir siyasi partiye mührünü vuracak, hepsi o kadar.

O siyasi parti içinde kimlerin milletvekili olacağını o siyasi partinin başkanı seçecek…

Eğer bir siyasi parti ön seçim yapıyorsa, milletvekillerini o ilde partiye kayıtlı kişiler seçiyor.

Yapmıyorsa, partinin başkanı dilediğini sıraya diziyor ve dilediği adayın milletvekili seçilmesini sağlıyor.

Seçilenler kimlerdir?

- Milletvekilleri.

Yani, milletin vekilleri…

Bildiğimiz kadarı ile kişiler vekillerini kendileri seçerler. Ama durum siyasette böyle değil…

Doğru mu bu yöntem?

- Yerseniz!..

İşte demokrasi bir anlamda bu biçimi ile kurgulanan bir “yerseniz” rejimidir.

Eğer yönetime aktif olarak katılmıyorsanız, olup bitenler karşısında sesinizi çıkartmıyor, bu yöndeki demokratik haklarınızı kullanmıyorsanız, o hakları sizin yerinize kullanacak ve sizi de böylece önüne katıp, güdecek birileri çıkacaktır…

- Yerseniz!..

Evet yerseniz, bu işler böylece olup bitecek, günler akıp geçecek ve atı alan Üsküdar’ı geçecektir…

Yemezseniz… Devran dönecek, düzen değişecek ve ülke yönetiminde sizin de bir yeriniz, düşünceniz ve iradeniz olacaktır.

İşte bu yeme ve yememe arasında iki tarafa yalpalayan ibre, bir ülke halkının kültür düzeyini ve dolayısıyla da o ülke içinde uygulanan demokrasinin niteliğini ve seviyesini belirleyecektir.

Bu kavşakta Türkiye Büyük Millet Meclisi salonunun duvarına boydan boya yazılmış olan cümlenin bir kez daha altını çiziyoruz:

- Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir!..

Peki, pratikte de gerçekten böyle midir?..

Halkın seçeceği milletvekillerinin tek başına bir tek kişi tarafından belirlendiği bir ülkede egemenliğin sahibi kimdir?..

Halkın seçeceği kişilerin önceden belirlendiği bir ülkede halkın egemenliğinden söz edilebilir mi?..

Böyle bir düzende siyasi partilerin liderleri, gerçekte “milli egemenliğe” egemen olan birer despottan ibarettir…

Ve bu kişiler sonra da meydanlara çıkıp, “milli egemenlik” nutukları atmaktadırlar.

Eğer bir halkın kültür düzeyi aşağı seviyelerde seyrediyor ve halk yönetime doğrudan katılma iradesini göstermiyorsa o ülkede demokrasi, yalan üretme mekanizması olarak varlığını sürdürmeye devam eder.

Bu varlık, bir tek kişinin iradesinin halkın egemenliği üzerine musallat edilmesi anlamına gelir.

Bu sonuç, ya medya kullanılarak işbirlikçiler vasıtasıyla uygulanan bir beyin yıkama faaliyeti sonucunda gerçekleştirilir ya da şiddet kullanılarak elde edilir.

Birinci duruma, moda deyimi ile “ileri demokrasi” deniyor… İkinci hal ise, her çeşit tertip, baskı, korku ve çeşitli şiddet uygulamaları ile hayata geçirilen faşist bir uygulamadır.

Ama her iki yöntemin de ortak paydası, halkın egemenliğinin ortadan kaldırılması noktasında birleşmektedir.

Ama tabii ki;

- Yerseniz!..

Önceki ve Sonraki Yazılar