YUNAN BAŞBAKANIN ÇİZGİSİ TUTARLIDIR

Siyaset çoğunlukla istismar üzerine kurulu…

Hemen hemen her Allah’ın kulu bu gerçeği biliyor, açıkça ifade edebiliyor.

Ancak iş gün içindeki uygulamalara gelince, hesap şaşıyor, tespitler garipleşiyor…

Televizyon ekranında Yunan Başbakanı’nı izliyoruz.

Adam kurnaz.  Ama [nispeten] dürüst…

Konuşmasının ilk sözcükleri Türkçe…

Aldı mı size koskocaman bir alkış?..

Devam ediyor…

Ve derken, Türk Ordusu’nun Kıbrıs’ta işgal etmiş bulunduğu topraklardan söz ediyor.

Ve aynı anda da Türk medyasında kızılca kıyamet kopuyor!..

Başbakan hiddetli ama ölçülü ve yumuşak…

Yani, Davos’taki gibi haşmetli değil hazret.

Örneğin, ettiği birçok kelamın arasına, “Türk Ordusu Kıbrıs’ta işgalci değildir!” cümlesini ekleyememiş olsa da, ifadesi az biraz sertçe…

Yani ölçülü, hiddetli ve yumuşak bir sarmalın içinde yüzüyor Sayın Başbakan’ın göz bebekleri…

MHP lideri sıcağı sıcağına açıklama yapıyor:

- Başbakan’ın söylemini doğru buluyorum!..

Kılıçtaroğlu ise, Başbakan’ın acz içinde olduğundan söz ediyor ve özetle diyor ki:

- Başbakan, Türkiye işgalci değildir, diyememiştir!..

Şimdi koyun bütün bu demeçleri alt alta…

Ne görüyorsunuz?

Ama bizce olup bitenlere dürüst bir biçimde yaklaştığımızda Yunan Başbakanı’nı eleştirmeye hiç hakkımız olmadığını teslim etmek zorundayız.

Çünkü adam birileri gibi, “orada öyle/ burada böyle” konuşmamıştır…

Davos’ta “van münit” şovu yapıp, Ankara’da İsrail’e Güneydoğu sınırlarımızı teslim eden sözleşmeler imzalamak gibi bir ikilemin içinde yüzmemiştir.

Davet edildiği Erzurum’da gerçekçi bir siyaset adamı olarak ülkesinin Kıbrıs konusunda yıllardan beri yürüttüğü siyasetin ana başlıklarını bir kez daha tekrarlamıştır…

Söylediklerinde Yunanistan’ın Kıbrıs siyasetini aşan bir tek cümle mevcut değildir.

Bir Başbakan’a ya da daha doğru ifadesi ile bir lidere yakışan da aslında budur.

Eğer bir ülkenin belirli bir konuda belirli bir siyaseti mevcutsa, o ülkenin Başbakanı o siyaseti, her zeminde ve bulunduğu yerde açıklayabilmeli ve cesaretle savunabilmelidir.

Gerçekte bunun tersi olan tutum eleştirilmeye layıktır.

Yurt dışında her duaya âmin dedikten sonra kendi ülkenize döndüğünüzde, mangalda kül bırakmamaktır siyasi istismar.

Ya da belirli ülkelere yalancıktan çıkışlar yapıp, belirli kesimlere mesajlar gönderdikten sonra, ülkenin en can alıcı menfaatlerini bu aynı ülkeye tepsi içinde sunmaktır siyasi istismar içinde yüzmek…

İşte bunlardır asıl yerilmesi gereken tutum.

Önceki ve Sonraki Yazılar