2012’YE DAİR BAZI SORULAR...

FARUK HAKSAL

 

Devlet terör mağdurlarına ekonomik yardım yapıyor.

Ancak terör mağdurunun değeri Foça’da 5 kuruşsa.

Uludere’de 25 kuruş…

Foça’dakiler soruyor:

- SBizim şehitlerimiz niçin bu kadar ucuz?

Yanıtı yandaş ekonomi “hoca”ları veriyor:

- Ülkemizde serbest rekabet koşulları hüküm sürmektedir! Fiyatı belirleyen piyasadır. Devlet, ekonominin iç işlerine karışmaz…

Kimilerinin bölünme anayasası dediği; kimilerinin ise, ileri demokrasi meşalesi olarak tanıtmaya çalıştığı Anayasa Uzlaşma Komisyonu’nun çalışmaları hızla sürdürülüyor.

Ancak asıl komisyonun İmralı’da çalıştığı anlaşılıyor ve varılan uzlaşmaların içeriği İmralı’da onaylanıyor!

Devletin “Milli” İstihbarat Örgütü’nün başı, terörün başı ile baş/başa vermiş, ülkeyi ileri demokrasiye ulaştıracak temel kuralları saptıyor.

Terörü önlemekle görevli en birinci örgütün başkanı, bu ülkeyi yıllardır kan gölüne çeviren terör örgütünün “özde” başkanı ile omuz omuza toplumsal huzurun yapı taşlarını birlikte döşüyorlar.

Hastal’daki asker soruyor:

- Biz yıllardır teröre niçin göğsümüzü gerdik? Niçin binlerce şehit verdik? Ve niçin terörist başını kıskıvrak yakalayarak Adaletin önüne çıkarttık?

Askerleri Hastal’a tıkan sorumlu yanıt veriyor:

- Siz silahlı terör örgütü kurmaktan suçlusunuz!..

- Peki, yeni Anayasa hakkında niçin bizlerden fikir almıyorsunuz?

Verilen yanıt ilginçtir:

- Fazla konuşmayın!

Silivri’deki tutuklu aydın, gazeteci ve öğretim üyesi soruyor:

- Niçin, bu ülkenin başına ördüğü çoraplar ve binlerce şehidin kanından sorumlu olan ve hem de idama mahkûm olmuşken, müebbetle kurtarılarak köşe döndürülen terörist başı, cezasını İmralı’da kendisi için inşa edilmiş olan lüks malikânesinde “çekerken,“ bizler sadece birer “şüpheli” sıfatıyla ama tutuklu olarak kaldığımız hücrelerimizde yılladır ömür tüketiyoruz?

Yandaş köşe yazarı yanıt veriyor:

- Dün dündür, bugün bugündür… Olmadı: Gün dündür, dün bugündür… Kuvvetler ayrılığı dünde kalmıştır, bugün ileri demokrasinin günüdür!

Cumhuriyet Gazetesi’ndeki köşe yazısında Bekir Coşkun 2012 yılında bazı şeylerimizin büyüdüğünü söylüyor ve şöyle yazıyor:

Adliye binaları; büyüdü…

Hapishaneler; büyüdü…

Tutuklu sayısı; büyüdü…

Polis sayısı; büyüdü; biber gazı ithalatında rekor büyüme: yüzde 650…

Ve simidin, ekmeğin, benzin deposunun, Türk Silahlı Kuvvetlerinin, sendikaların, gazetelerin boyutlarının ve ormanların küçüldüğünü yazıyor.

Ve kendisi de yükseklerden gelen bir talimatla “hürriyet”ten “cumhuriyet” terfi ediyor; büyüyor…

“Durum vaziyeti,” yandaş gazetecilere şöyle yorumlatılıyor:

-        Türkiye büyümektedir. Bu büyümeye engel olmaya çalışanlar küçüleceklerdir.

İşte bu ülkede ve bu koşullarda Bekir Coşkun’un, içine düşünce ve duygularını istif ettiği “köşe”sinin ismi “Dokuzuncu Köy…”

Anlaşıldı mı?..

 

Bülent Boyer