68 DÜN DEĞİLDİR!...

FARUK HAKSAL

 

68 kuşağı denen kuşağın önünde, şöyle ya da böyle, ama bir “gelecek” vardı...

İyi eğitim görmüş bir gencin, kendi geleceği hakkında karamsar düşüncelere kapılmasının koşulları bugünkü gibi kapkaranlık değildi

Ama, buna rağmen 68 kuşağı olarak isimlendirilen dönemde yaşamış olan gençler, ülkelerinin ve dünyanın meseleleri ile haşır neşirdiler ve kendi geleceklerinin toplumun geleceği ile belirleneceğinin bilinci içindeydiler.

İşte bu nedenle “Tam Bağımsız ve Gerçekten Demokratik Türkiye” 68 kuşağının temel hedefiydi.

Kitle çizgisini çiğnemeyen bir eylem bütünlüğü, “yarin yanağından gayrı her şeyde hep beraber...” olabilmenin paylaşımcı, özverili bilinci, insani dayanışma, yurtseverlik ve Cumhuriyet Devrimi’nin kazanımlarına sahip çıkma gibi temel değerler bu gençlerin içine işlemiş, bir dünya görüşüne dönüşmüştü.

Bugüne bakıyoruz...

Türkiye, 1968 yılına göre, bağımsızlığını büyük ölçüde yitirmiştir.

Türkiye, bölünme tehlikesi ile burun buruna gelmiştir..

Laik Cumhuriyet, tarikat-mafya-ABD ve AB çerçevesi içine sıkıştırılmış, tarihinin en riskli ve en karanlık günlerini yaşamaktadır.

Ancak, bugünün gençlerinin büyük bir çoğunluğu, kendi ülkelerinin sorunları ve geleceği ile ilgili hiçbir meseleyi kendi “kişisel” gündemlerine taşıyamamakta, sadece ve yalnız, “bugün”ü yaşamaya; daha doğru ifadesi ile bugünü tüketmeye çalışmaktadırlar.

Oysa, gençliğin geleceği, ülkesinin geleceğinin koşullarından soyutlanamaz; ayrı düşünülemez.

Ancak, bugünün gençliği bu gerçeğe sırtını dönerek oturtulmuştur.

Dünyayı sömürmek için yola çıkmış büyük sermaye tekelleri ve onların bizim gibi ülkelerdeki “iş” ortaklarının temel ve en önemli hedefi, bu oturuş tersliğini yerleştirmek; sürekli kılmaktır.

Emperyalistler ve onların yerli işbirlikçileri için gençliğin ülkenin savunulması yönünde seferber edilmesi en büyük tehlikedir.

Çünkü genç insanın ayağı henüz, global dünya düzeninin çıkar ağları ile dolu dünyasının çamuruna bulaşmamıştır; yaşam koşulları O’nu henüz, neo-libarel düzene midesinden bağımlı bir konuma getirmemiştir.

Genç, dinamiktir.

Toplumsal sicili temizdir.

O zaman ne yapmak gerekmektedir?

Gençliğin dinamizmini yok etmek, O’nu ülkesinin sorunlarından uzaklaştıracak pratik çareler üretmek ve bu pratiği onun yaşamına sokarak yerleştirmek temel hedef haline getirilecektir.

Teknoloji bu yönde sonuna kadar kullanılacaktır.

Genç insanı,  televizyon kanalları ve yazılı basının yarattığı magazinleştirilmiş bir Dünya ve Türkiye ile yana yana oturtmak en etkili çarelerden birisidir.

Ana haber bültenleri mi?

Boyaya batırılıp çıkartılmış bir varoş dilberinin, ayak bileği burkulmuş... Azzz sonra!..

Manken Banu, uğradığı “İş” kazası sonrasında gazetecilere neler neler anlatmış... Azzz sonra!..

Hayır, 68 kuşağı diye bir şey yoktur!

1968 yılında... Türkiye’de... Ülkesinin sorunlarına çare arayan ve Tam Bağımsız ve Gerçekten Demokratik Türkiye”yi yaratma hedefini, kitlelerle birlikte gerçekleştirmeye çalışan yurtsever bir gençlik vardır!

1968 bir kuşak sorunu değildir... Bir moda, bir nostalji objesi ve “neydi o günler” kurabiyesi hiç değildir...

1968, Türkiye’nin temel meselelerine parmak sokan bir mücadelenin, değerli bir kilometre taşıdır.

Bugün yıl 2021’dir..

Bugün o sorunlar çok daha ağırlaşmıştır.

Ve bugün de, Türkiye’nin bu en temel meselesine parmağını sokan yiğit insanlar vardır.

Öyleyse, 68, BUGÜN’dür!

Dün değildir!