ABESLE İŞTİGAL

MUSTAFA AÇICI

 

 

1990’lı yıllardı. Mesleğe yeni başlamıştım. Emekle sevgiyle, barışla beslenip büyüyen sol düşüncenin içerisinde biz de payımıza düşeni alıp veriyorduk. 1980'e kadar hain saldırılara karşı koyarak geçmişti öğrenciliğimiz. 80’den sonra darbecilerin solcular üzerindeki yok etme, zindanlarda çürütme hareketi ile karşı karşıya kalmıştık. Her köşe başında solcu arıyorlardı. Her sokakta, her durakta, her fısıltıda. Başarılı da oldular sonunda. Solu, sol düşünen insanları öyle bir ezdiler ki, artık meydanlar arada teslim olanlara, sistemle barışanlara kaldı.

Geçmişin yüklerini ve ödevlerini sırtımızda taşıyarak yaşama ve mücadeleye devam etmek gerekiyordu. Öğrencilik yıllarından kalma edebiyat çalışmalarına yeni hedeflere doğru büyütmek gerekiyordu.

İşte yazma uğraşısı böyle başladı. Sokaktaki mücadeleyi, basına taşımak gerekiyordu. Kitle iletişim araçları ile toplumun geneline ulaşmak. İlk yazmaya başladığım günlerdi. Yazıyı gazeteye götürüşüm hâlâ usumda. Sonraları Beşparmak Dergisi’ndeki toplumcu mücadelemiz. Dergi çevresinde bulunan bazı sağ muhbirlerce ispiyonlanmamız. Bir dönem yazmaya ara verişimiz ve sonra Gerçek Gazetesi’nde başlayan toplumcu mücadelemiz. Derken Eğitim-Sen’de hak ve özgürlük arayışları ve öncesinde ÖDP deneyimi. Bu deneyimi içinde bulunan ve daha sonra ayrılmak zorunda bırakılan arkadaşlarımızda çok iyi bilir. Kaçıncı denemeydi bu olmadı. Deneme devam ediyor. Kaç bahar geçti bilinmez ama epeydir bir çatı partisi gündemde. Çatı ya kadar demokratik soIcuyuz. Yanlışlarımız eleştirilince kızmaktayız. Kem sözün sahibine ait olduğunu bilmeden küfür etmekteyiz ..

Kendimize bakmadan hep sağı eleştiriyorduk. Bir avuçtuk o günlerde, halen daha bir avuç devam ediyoruz. Neden deme zamanının çok önceden geldiğini bildiğimiz halde, eleştiri özeleştiri mekanizmasını kendimiz için hiç kullanmamıştık. İyide yapsa kötüde yapsa bizden olduğu için susmalıydık. Yıllar böyle geçti. Kendimize gelince susarak, başımızı kuma gömerek. Söke’ye sonradan gelenler, Söke’nin sol tarihini bilmezler. Bu tarih öyle önüne gelene papuç bırakacak bir tarih değildir. Tarihi yazanlarda bellidir.

Kimisi işkencelerde öldürülmüştür, kimisi hapislerde çürütülmüş, kimisi ölüm oruçlarında vurulmuş.

Söke’nin sol tarihi, üstüne düşen bedeli fazlasıyla ödeyerek bu günlere gelmiştir. Sonradan gelip tarihe sahip çıkmaya, ortak olmaya çalışanların uğraşları nafiledir.

Geldikleri yeri bilmem ama 12 yıldır Söke’nin var olan sol tarihini hunharca harcadıklarını, bir tane bile yeni insan kazandırmadıklarını çok iyi biliyorum.

Şu iyi bilinmelidir ki, 70’li yıllarda Söke’nin emekçi, toplumcu sol tarihini yazanların bugünkü düzen solcularından, ona buna yama olup bir yerlere gelmeye çalışanlardan onay almalarını beklemek abesle iştigalden başka bir şey değildir.