AKP karanlığında Sol’culuk oyunu

MUSTAFA AÇICI

 

 

Ne ülke ama,

Halkı kandıran kandırana.

Sonu gelmez bir iktidar tutkusu ile, karakış soğuğunda kardan evlere, kardan adamların yardımları taşınıyor, karın oluşturduğu çamurun içerisinde çıplak ayaklı adamlar, yardımı kendi sırtlarında taşıyorlar. Dağ bayır demeden.

Ekmeği olmayanlara, kahvaltılık kızartma makinesi, suyu olmayanlara çamaşır, elektriği olmayanlara buzdolabı, hem de geniş hacimli, evi olmayanlara çek-yat!.

Aşı olmayanlara umut, işi olmayanlara bolca süslü laşar. Ne için?!...

Tabi ki oy için.

Halka bir parmak bal AKP'ye beş yıllık iktidar.

Değmeyin keyfine sultanın. Yesinler yiyebildiğince. Küreselleşme kültürü bu, sadaka kültürü. İşsizlik 3 milyon olmuş, kime ne!

Siz çalışacak iş yeri buldunuz da onlar göndermedi mi?

Ne demeli, bir de devletin valisi-kaymakamı yapıyor bu işleri. Yüksek seçim kurulunun suç duyurusuna rağmen.

Özal ne demişti, "Anayasayı bir kereye mahsus çiğnemek mümkün-mübah" değil miydi? Ha AY’yı çiğnemişsin, ha yasaları ne fark eder?

Kaymakamı-valisi ne diyor? Efendim bu yardımlar daha önceden karar altına alınmış. Alınmış ama tam da seçim arifesine nasıl denk getirilmiş, orası meçhul. Devletin büyük mevkilerinde olan insanlar. Biz mi daha iyi bileceğiz. Onlar söylüyor ise yüzde yüz doğrudur.

Sayın Başbakan ne diyor, “İşsizliğe çare bulduysanız getirin uygulayalım. Eğer uygulamaz isem politikayı bırakırım”

Bir Devletin başbakanın temel görevi ne? İnsanlara iş bulmak aş sağlamak değil mi? Siyasi iktidarda iseniz bu görev öncelikle sizin. Siyasi iktidarda olan, muhalefete çözüm üretin demez, diyemez. Çözüm bulmak ve üretmek iktidarı kullananın görevidir.

Eğer işsizliğe çözüm üretemiyorsanız, bunun için muhalefeti suçlayamazsınız. İstifa eder iktidarı bırakırsınız. Çağdaş Demokrasilerde kural şikayet etmek değil çözüm üretmektir. Üretemiyorsanız çeker gidersiniz.

Ya Adalet Bakanımız. Neredeyse seçmeni tehdit ediyor. Eğer AKP'li adayları seçmezseniz bir takım projelerin uygulanmasında zorluk çıkabilirmiş. Bunu söyleyenin Adalet Bakanı olduğuna insan inanamıyor. Sayın Şahin Türkiye Cumhuriyeti’nin Adalet Bakanı mı yoksa AKP’nin mi?

Şimdi bu laftan sonra seçime şaibe düşmemiş midir?

Gözleri bağlı olan adaletin başındaki bakanında gözlerinin bağlı olması gerekmez mi? Şimdi adalet uygulanırken hangi partiye oy verdi diye mi bakılacak kuşkusu yaratılmış olmuyor mu?

İşte yukarıda kısaca açıklamaya çalıştığımız mantığı siyasi iktidardan göndermek için genelde ve yerelde ve özellikle emek ağırlıklı, özgürlük, demokrasi ve insan hakları ağırlıklı politika üreten insanlarımızın yeniden düşünmesi gerekmiyor mu?

Ülkeyi yöneten bu karanlık politika ve politikacılara karşı daha geniş tabanlı birlikteliklerin sağlanması gerekmiyor muydu?

Ve bu birlikteliklerin halka açık bir şekilde deklere edilmesi gerekmiyor muydu? Kapalı kapılar arkasında yapılan görüşmelerden sonra elimizde ne kaldı.

Yerel seçimlerin ertesi gününde, AKP ye giden her kazanımın karşısında CHP ve DSP parti başkanları halka nasıl hesap verecekler?

Bu seçimlerde anlaşmanın temel koşulu madem ki bir araya gelmek mümkün olmadı o zaman; Kim nerede güçlü ise diğer partinin güçlü olanı desteklemesi ve karşısına aday çıkarmaması gerekirdi. Ama bu başarılamadı. Çünkü, gerçekten halktan ve demokrasiden yana bir tavır alınmadı. Her zaman olduğu gibi ben-biz duyguları galip çıktı.

Örneğin Ankara da Sayın Karayalçın desteklendi.

Ama Eskişehir'de CHP Sayın Büyükerşen’in karşısına aday çıkardı.

İstanbul'da bu kez DSP, CHP’li Kılıçdaroğlu'nun karşısına aday çıkardı. Bu kör dövüşlerini bu halk istemediği halde.

Ya Söke’de.

Önce platform denildi. Ancak sonra platformdaki sendikalar bütün partilere eşit uzaklıktayız diye açıklama yaparak platformdan desteklerini çektiler.

Sonra, DSP’nin tamda seçim arifesinde ilçe başkanı istifa etmeye zorlandı, direndi, savcılığa şikayet etti. Olmadı. Hukuksuzluğa yenildi, Sol ve Demokrat olan 7 parti merkezi tarafından görevden alındı. Yeni gelen başkan bu antidemokratik durumu sorgulamadan merkezin onayı ile başkanlığı kabul etti. Ve akabinde ki demecinde Söke de tek solcu Parti var o da biziz diye demeç verdi. (Sol derken sosyalist mi demek istedi, sosyal demokrat mı oda anlaşılamadı ama) Oysa solcu olduğunu iddia eden bir partinin aynı zamanda PARTI İÇİ DEMOKRASİYE DE İNANMASI VE MERKEZ ATAMASI İLE DEĞİL SEÇİM YOLU İLE GÖREVE GELMEYİ KABUL ETMESİ GEREKİR. Çünkü solculuk bunu gerektirir. Solcuyum deyipte iktidara geldiğinizde halkı da atama ile yönetmeye başlarsanız vay bu halkın haline.

Gerçi, solcuyum diyen bazı sendika temsilci yada başkanları bile seçimle gelen işyeri temsilcilerini seçim dışı yöntemlerle değiştirmeye çalışırken acaba ortaklık içerisinde bulundukları DSP deki gelenekten mi etkilendiler. Eğer DSP deki gelenekten etkilendiler ise hemen bulundukları sendikadaki görevlerinden istifa etmeleri gerekir. Çünkü, bu etkileşim hayra alamet değildir.

DSP bir parti meçlisi üyesi, yine aynı tarihlerde "DSP’nin sair parti yada partilerle seçim işbirliğine gitmeyeceğini, tüm ülkede kendi parti ve adayları ile seçime katıldıklarını açıkladı.'·

Yine aynı tarihlerde ÖDP’nin olağanüstü genel kurulu yapıldı ve Ufuk Uras genel başkanlıktan alındı. Alındı diyorum çünkü, Başkanlığı bırakmak istemiyordu. Ancak ÖDP içerisindeki (muhalişer?) gitmesini istiyordu.Ve yeni gelen yönetim,tüm ülkede kendi parti ve adayları ile seçime katılacaklarını beyan ettiler.

Tüm bu beyanlara baktığımızda adına sol platform denen olgunun başından beri sağlam ayaklar üzerinde durmadığı ortaya çıktı.

DSP Söke Belediye Başkanı adayının bir sözüne de değinerek lafı noktalayalım.

Sayın Kızılırmak, “Bizim hedefimiz trilyonluk projelerle gözünüzü boyamak değil, İstihdam odaklı projelerle sizlerin karşısına çıkmaktır." diyerek süslü laşar etmekte, ancak şunu unutmamak gerekir kanısındayız. İstihdam yaratacak projelerin öyle ucuza mal olmadığı da açıkça bellidir. O zaman yapacağınız iş projelerinizi ve maliyetini halka açıklamak olmalıdır

Süslü laşarla, öyle içi boş hak, halk, demokrasi, özgürlük laşarına deyim yerinde ise karnımız tok. Farklılığınızı açık ve net ifadelerle belirtmeniz gerekir. Ne istiyorsunuz, farklı ne yapacaksınız onu söyleyin.

Yada işe, önce adayı olduğunuz partinin, parti içi demokrasisinin işlemesi için ne yapacağınızı yada ne yaptığınızı anlatmakla başlayabilirsiniz.

Yada şimdiden yazmaya başlayın. Çünkü 30 Martta Söke’yi sağ bir partiye teslim ettiğinizde halka ne açıklama yapacaksınız onu düşünün.