ARAMAK

ŞEREF PINARBAŞI

 

Başkalarının duygularının üzerinden heyecan aramak ve dürtülerinden para, mal kazanmak, kapitalizmin çağdaş insanın kafasına çizerek yazdığı en büyük namussuzluklardan bir kaçıdır.

Çok doğaldır ki insan ve onun duyguları,  düşünceleri  söz konusu olan.

Önce duygu nedir?  Ona bakalım, sonra da onun üzerinde heyecanlanmakta ne oluyor? İnceleyelim.

Duygu: Bir olay, kimse ya da nesnenin insanın iç dünyasın da oluşturduğu,  uyandırdığı yankı, etki tepki tepki izlenir. His.

Bu iç dünyamızda oluşan kısaca etki tepki izlenimlerimiz ‘iç tepki’ dediğimiz dürtülerimiz haline dönüşürler. Tüm bu hareketlenmeleri  biz kendimizde, dışarıdaki birileri de, dışarıdaki birileri de duygularımız aracılığı ile algılar veya  duyumsarız. Hani derler  ya duyguları  yüzünden okunuyordu diye, işte bu anlamı sezmenin duymanın bize getirisi de götürüsü de vardır.

Örneğin insanda güzellik duygusu adalet duygusu sevme duygusu, merhamet korkusu vs içsel kıpırdamalar insani sınırlar içinde kalarak olumlu yönde gelinmesi de sağlanır. Para ve mal kazanma uğruna kazanç kapısı da yapılabilir. Bu konumda sınırlarını belirleyen ana eksende ekonomik üretüm biçimlerimizdir. Yani üretim sistemleridir.

Kapital yada sermaye sahipliğine dayalı sistem insanları metalleştirerek tüm duygu ve dürtülerini paraya transfer etmiş durumdadır. Nerede ise hakimin adalet duygusu da ressamın doğa manzaraları da aşığın sazının teline yükleyerek gönderdiği sevgiliye türküleri de paraya transfer durumundadır.

Durum böyle olunca yani önemli mevkii ve erk sahipleri ve sanat erbabı kişiler de para ve mala endeks yada kurgulandıklarından sıradan insanlarımız pazarda fabrikalarda tarlada tümüyle doyumu midede görmeye başlamışlardır. Dolayısı ile para kazanmanın kısa yolu da insanın duygu ve dürtülerinin hareketlenmesini fırsat olarak beklemeye ve onun üzerinden kazanç sağlamaya başlamışlardır. Artık bugün o hale gelmiştir ki Pavlov’un köpeğinin şartlanma örneğini insanlar üzerinde sadece uyarıcı olarak uygulayarak para kazanmanın ağababalarını oluşturmuştur.

Bu zincir kırılır bu nedenle karamsarlığa bürünerek dünyadan vazgeçmenin bir anlamı yok. Enseyi karartmadan, insanın iç dünyasındaki bu hareketleri izleyen ustaların metot oluşturup, bilince çıkardığı her duygu ve onun ürünü dürtüsü kapitalist sisteme bir silah olarak dönecektir. Bu durum artık çokta uzak değil. ‘1 asır değişim ve dönüşümün ilk sinyallerini çoktan veriştir. Emperyalistlerin devleşmiş koca koca tröstleri kedilikten fareliğe dönüşerek devletin şirketlerine dönüşmeye başlamışlardır. Tabidir ki tekrar kediliğe dönme arzuları içlerinde saklı kalacaktır. Ancak ‘insanlık’ korkusuz bir özgürlük içinde yetiştiği canlı, duyarlı, yürekli ve zeki insanlardan oluşan yeni bir toplum meydana getirmektedir.

Bilim, akıl ve sevgi bağlamında hareketi  benimsemiş bu toplum insanları, elbette ki dünyayı yeniden şekillendirecek yaşanılır bir evren yaratacaklardır.

Yeter ki solmasın o solmamanın altındaki cefhair.