Aydın eski Ülkü Ocakları Başkanı Demirbilek’ten ‘evet’ açıklaması

Aydın eski Ülkü Ocakları Başkanı Demirbilek’ten ‘evet’ açıklaması

Geçtiğimiz hafta Aydın’daki bazı il Ocak eski başkanlarının yaptığı ‘hayır’ açıklamasının ardından farklı bir açıklama yapan Demirbilek, “Sanki eski dönemlerde Ocak başkanlığı yapmış ülkücülerin hepsi de ‘hayır’ görüşünü savunuyormuş gibi bir algı oluşturuluyor. Ben de Aydın’da 1989-1991 yılları arasında İl Ocak başkanlığı yapmış biriyim. Vatanını milletini ve devletinin bekasını düşünen herkesi ‘evet’ demeye çağırıyorum” dedi.

 

Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan bu güne kadarki süreçte koalisyon ve tek başına iktidarlı yönetimleri inceleyen herkesin akli selim düşündüğünde 16 Nisan Referandumunda ‘evet’ demenin önemini anlayacağını belirten Aydın Ülkü Ocakları eski başkanlarından İşadamı Ayyıldız Şirketlere Grubu Yönetim Kurulu Başkanı ve İş Güvenliği Uzmanı Muharrem Demirbilek, “Bugün Türkiye düşmanı birçok ülkede ‘hayır’ kampanyaları düzenleniyorsa bu bile ‘evet’ denmesi için yeterli sebeptir” diyerek bu meselenin parti meselesi olarak değil ülke meselesi olarak ele alınması gerektiğini söyledi.

 

Aydın Ülkü Ocakları eski başkanı Demirbilek açıklamasında “Sadece iki konuyu ele alsak bile Anayasa oylamasının ‘evet’ denilmesi için yeterli sebeptir. İlk olarak 1980 darbesini ele alalım. Bilindiği gibi; 1980 öncesinde Cumhurbaşkanı merhum Fahri Kortürk’ün vefatından sonra Mecliste Cumhurbaşkanı seçilememiş ülke belli bir dönem cumhurbaşkansız kalmış Meclis Başkanı Cumhurbaşkanlığını vekalet etmişti. Bu dönemde Cumhurbaşkanı seçimlerinde siyasi istikrarın bozulmasından dolayı ülke kaosa sürüklendi ve darbe ile birlikte bu millet en az 20 yıl geriye gitti. İkinci konu ise 28 Şubat sürecidir. 28 Şubat sürecinde bir takım maceraperestler ülke yönetimine müdahale etmiş ve dönemin Cumhurbaşkanı merhum Süleyman Demirel Başbakan Merhum Necmettin Erbakan’ın istifasını istemişti. Erbakan’ın istifasından sonra temayül gereği Mecliste 2. çoğunluğa sahip Doğru Yol Partisi’ne hükümeti kurma görevini vermemiş bunun yerine dışarıdan CHP destekli ANASOL azınlık hükümeti kurulmasına sebep olunmuştu. 3 Kasım 1997 Susurluk Kazası ile başlayıp 28 Şubatla devam eden ülkedeki rejime müdahale ve demokrasinin askıya alınama süreci ülkedeki çift başlılığın vesayet rejiminin sonucudur. Yakın tarihte yaşanan bu ikinci olayda da ülkenin içine düştüğü durum herkesin malumudur. Sadece bu iki neden bile referandum sürecinde ‘evet’’ denmesi için yeterlidir” diyerek Türkiye’nin artık kaybedecek zamanı olmadığını söyledi.

 

“Sayın Bahçeli duygularımıza tercüman olmuştur”

 

Bugün içinde bulunduğumuz süreçte Bahçeli’nin ülke için ne kadar önemli bir karar verdiğini Almanya, Hollanda ve İsviçre’de yaşananlardan sonra daha net ortaya çıktığını belirten Muharrem Demirbilek, “Bugünkü siyasi konjonktürde MHP Genel Başkanı Sayın Bahçeli’nin ortaya koyduğu tavrı çok önemsiyorum. ‘Ülkenin gündeminde olan referandum süreci, başkanlık sistemi süreci bir an önce sonuçlanmalı ve ülkenin önü açılmalıdır’ diyen Sayın Genel Başkanın ortaya koyduğu tavırdan dolayı eski bir Ülkü Ocakları Başkanı ve Ülkücü olarak çok mutlu olduğumu ifade etmem gerekir” diye konuştu.

 

Demirbilek,eski ülkücü arkadaşlarının açıklamalarına cevap olarak “Sahada futbol oynamakla maçı seyretmek arasında fark vardır. İçinde bulunduğumuz siyasi konjonktürden dolayı biz şu anda ülke gündeminden uzaklaşmış durumdayız. Seyredenlerle oynayanlar arsında kalıp yedek kulübesinde beklemekteyiz. Ülkede yaşam süreci devam etmektedir. Özellikle kendi teşkilatımızın içerisinde iç dinamikleri bir araya getirmeden ortaya takım olarak çıkmadan sahada futbol oynama şansımız yoktur” diyerek yapılan açıklamayı amatör bulduğunu dile getirdi.

 

“Ülkücülük kimsenin tekelinde değildir”

 

“Ülkücülük, vatan sevgisi, Türklük kimsenin tekelinde değildir” diyerek açıklamasına devam eden Muharrem Demirbilek, “Kimsenin benim adıma çıkıp eski Ülkücüler diye açıklama yapılamasına mantıklı bulmuyorum. Ben de Ülkücüyüm ve kararım ‘evet’. Bu ülkede Türk olmak, Kürt olmak Ermeni veya Yahudi olmak kimsenin kendi tercihi değildir. Aslolan hep birlikte bu vatan topraklarında birlik ve beraberlik içinde yaşamaktır. Tek adamlık meselesine gelince; 1930 yılından bu yana çift başlılığın ülkeye neye mal olduğu ortadır. Bu nedenle her zaman güçler ayrılığı dengesi korunmaya çalışılmış yasama-yürütme-yargı ülkede güçlerin çatışmasına neden olmuştur. Hükümetin uyum içinde çalıştığı dönemlere baktığınızda her zaman tek başına iktidar dönemleridir. Örnek verecek olursak Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunda Atatürk’ün dönemi başta olmak üzere Menderes, Özal ve Erdoğan döneminde bu ülke ilerleme kaydetmiştir. Koalisyon olduğu dönemlerde ise ülke istikrarını kaybetmiştir. Bu nedenle tam yetkili hiç sorumsuz değil, tam yetkili tam sorumlu bir yönetim şekline ihtiyaç vardır” diyerek eski Ülkücülerin görüşlerine katılmadığını söyledi.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

GENEL Haberleri