BAYRAMINIZI KUTLARKEN

FARUK HAKSAL

 

Bayramın son gününde yayınlanacak olan gazetede daha bayrama günler varken kutlama yazısı yazmak oldukça tuhaf bir iş…

“Geçmiş bayramınızı kutlarım…”

Hayır, bu gün ayın 22’si, günlerden pazartesi.

Bayram Perşembe günü… Hele hele bayramın son günü oldukça uzak bir tarih.

Ama yine de sizlerin geçmiş [yani gelecek] bayramınızı kutluyorum.

Mübarek olsun.

Kurbanların arka bahçelerde kesildiği, çoluk çocuğun gözleri önünde travmatik kan göllerinin oluşturulduğu bir bayram daha tüm ulusumuza ve Müslüman âlemine mübarek olsun.

Kurban kesmek bir vecibedir.

Ama kurbanı uygun koşullarda kesmen bir kez daha vecibedir.

Bu konuda vatandaş yeterli bilinç ve hassasiyeti hayata geçirmiyorsa, yetkililerin bu konuda bir şeyler yapması gerek.

Öte yandan ibadet gizlidir.

Tanrı ile kul arasındaki o kutsal manevi köprüde reklam ışıkları yakılması doğru bir tutum değildir.

Namaz için de bu böyledir.

Kurban için de, hac için de…

Ama insan, değişik bir mahlûk.

Gösteriş, öğünme, sosyal sınıfını öne çıkartma ve ötekinden üstün görünme arzusu gibi duygular çoğu insanın içinde en ilkel biçimleri ile gizli…

Bu duyguların tersinde ise, tevazu, hoşgörü, özveri gibi değerleri içine sindirmiş insan profili yer alıyor.

Ergen insan ve ilkel insan çatışması toplumun her dönemecinde karşımıza çıkıyor.

Çıkıyor… Ve önümüze dikilip, toplumca aydınlık düşünceye, erdemli bireyi yaratma çabalarına taş koyuyor, engel oluyor…

Ne yapalım…

Daha doğrusu:

-        Ne yapmalı?..

Evet… “Ne yapmalı?” sorusu sadece ufuk açan bir siyasi nitelikli bir koca kitabın ismi değil, hayatın belki de en önemli sorusudur.

Neyse, geçiyoruz… Ve bir kez daha geçmiş bayramınızı kutluyor, mutluluklar diyoruz.