BİR-LE-ŞE-CE-ĞİZ!.. BAŞKA YOLU YOK.

FARUK HAKSAL

 

Bu ülkenin derdi yüreklerine düşmüş insanlarla konuşuyorum.

Konu tek:

- Örgütlenme, birleşme, güçlenme!

İnternet sitelerine göz atıyorum; aynı kaygı, aynı hedef, aynı kararlılık:

- Bir tek ortak paydada birleşilmeli!..

İşte Türkiye’nin gerçek gündemi budur!

Türkiye’nin derdi gönüllerine düşmüş aydınlık insanlarının gündemi sadeleşmiş ve tek noktaya indirgenmiştir.

Cumhuriyetin kazanımlarına sahip çıkmanın, bu ülkeyi kuşa-kurda yem etmemenin reçetesi, fezlekesi, dibacesi budur…

Hep bildiğimiz gibi, uzun yılları alan tarihi süreçte Atatürk Devrimleri, [kendi] karşı-devrimini yaratmıştır.

Karşı-devrim, emperyalizm ile çıkar işbirliği yaparak ve birbirleri ile örtüşen hedefleri paylaşarak, örgütlenmiştir, kurumlaşmıştır, güçlenmiştir.

İstanbul, tıpkı Kurtuluş Savaşı günlerinde olduğu gibi emperyalistlerin işbirlikçileri ile dolmuştur.

Ankara, [ve ne yazık ki Ankara!] Kurtuluş Savaşı kurmaylarının düşünce, hedef ve ülküleri ile taban tabana zıt kadroların işgali altındadır.

Ama… [İşte bu nokta çok önemlidir] Anadolu dim-dik ayaktadır.

Kuvayı Milliye düşüncesi, tıpkı milli mücadele yıllarındaki gibi diridir, canlıdır.

O günlerde Mustafa Kemal Atatürk’ün başını isteyen emperyalizm, bugün Mustafa Kemalcilerin kuyusunu kazmakla iştigal etmektedir.

Araçlar değişmiştir, ama amaçlar aynıdır.

Emperyalistler ve yerli işbirlikçileri, bu ülkenin sınırlarını değiştirmek; toprağını, yeraltı ve yerüstü kaynaklarını ve bedavaya getirmeyi umdukları insan emeğini sömürme amacında birleşmişlerdir.

Bu ülkenin yurtsever insanları ise, gerçek anlamında bir “Vatan Savunması” mevziinin içinde mevzilenmektedir.

Kurtuluş Savaşı günlerinde ortaya atılan “manda” fikri, şimdilerde Avrupa Birliği’nin körüklediği anti-milli propagandanın temelini oluşturmaktadır.

Cumhuriyet Devrimleri’ne ve onları savunan devrimcilere karşı [serbest] piyasaya sürülen meta, neo/liberal 2. Cumhuriyet ideolojisidir.

İşte bütün bu kuşatma, saldırı ve manevralara karşı yapılacak olan tek şey, birleşmektir.

Güçleri toparlamak ve asla bölünmemektir.

Milletin güçlerini millici hedeflere yöneltmek birleşmenin stratejisidir.

Bu stratejinin yöneleceği hedef ise, örgütlü-demokratik toplumdur. Hukukun üstünlüğüdür, bağımsız yargı talepleridir.

Ulusun aydınları, halk önderleri ve bu ülkenin tüm aydınlanmış kafaları bu gerçeği görmüştür. İçinde bulunulan süreçte mesele, bu gerçeğin gerektirdiği davranış birliğini temin etmekten ibarettir.

Sözünü ettiğimiz gerekliliğin önünü kesen tüm çıkar hesaplarını bertaraf etmek, türlü-çeşitli politik manevraları de-şifre etmek ve laik Türkiye Cumhuriyeti’ni yeniden inşa edecek olan milli dayanışmanın önünü tıkayan tüm engelleri aşmak, yüreğine bu ülkenin derdi düşmüş tüm insanlarımızın baş hedefi ve ertelenemez sorumluluğudur.

Ülke nutuk atarak kurtulmaz.

Belirlenmiş stratejik hedeflere doğru atılacak somut, kararlı ve bilinçli adımlarla ve sabırlı bir emek yoğunluğu ile düzlüğe çıkılabilir.

O düzlük ise, uygar bir dünya, aydınlık düşünce, gerçek demokrasi, hukukun üstünlüğü ve tam bağımsızlık ilkeleri ile çevrelenmiş olan hedeflerin sarmalında oluşmuştur.