ÇAĞDAŞ AHLAKIN YAPI TAŞLARI

FARUK HAKSAL

 

Bizim yıllardır yayında tuttuğumuz www.soruyusormak.com adlı bir sitemiz var…

Sitenin adı başlangıçta oldukça yadırgandı.

Direndik.

Çünkü bizler, düşünce faaliyetinin en temel öğesinin “soruyu sormak” olduğunu düşünüyoruz…

Soruyu sorabiliyorsanız, zaten o sorunun yanıtı ile ilişki içindesiniz demektir. Çünkü sorgulamak, aydınlık düşüncenin ilk adımıdır.

Yanıtlara hemen ve çabucak ulaşamayabilirsiniz. Bulduğunuz yanıtları, iki adım sonra değiştirip, geliştirebilirsiniz.

Ama kalkış noktası “sorunun sorulması”dır…

Sorgulamayı yöntem bellemek, bilinen gerçeklik ile tatmin olmamak demektir. O gerçekliğin nedenlerini, arka planını, oluşma sürecini irdelemek demektir.

Aydınlanma süreci, irrasyonel kabullenişlere karşı çıkarak doğmuş ve gelişmiştir.

Verilenlerle yetinmek, beyin yıkama girişimlerine boyun eğmek, gerçeğe duyulan tutkunun toplumsal dayatmalar altında ezilmesine izin vermek taassuptur, yobazlıktır, sıradanlıktır, kişisel zafiyettir.

Gerçek bir aydın olabilmek için, öncelikle soruyu soracağız…

Ve giriştiğimiz sorgulamanın sonucunda ortaya çıkacak olan yanıtlardan korkmayacağız. Yanıt ne olursa olsun, ne kadar acıtırsa acıtsın, ona çıplak gözle bakma yiğitliğini sürdüreceğiz.

Gerçek sevgisi, felsefenin ilk adımıdır.

Felsefe, Yunanca "phileo"= sevgi "sophia"= bilgi sözcüklerinden birleşerek oluşan bir kavramdır.

Philosophia = bilgelik arayışı, bilgiyi sevmek, bilgi severlik, araştırmak ve peşinde koşmak anlamlarına gelmektedir. Filozof da bilgeliğe ulaşmaya çalışan kişidir.

Bir başka söyleşiyle filozof, bilgeliği seven kişi anlamına gelen bir isimdir…

Filozof, gerçeği arayan, onu yaşamının pusulası haline getiren, dünyada karşısına ne çıkarsa çıksın, onu özgürce sorgulayan ve dolayısıyla da, “soru soran” kişidir.

Soruyu soran insan, siyaseti sorgular, tüm yerleşik inançları sorgular, toplumsal değer yargılarını sorgular, bizlere verilmiş kültür dinamiklerinin her birini ayrı ayrı ve müstakil olarak sorgular…

Bunu yaptığı için ise, yerleşik düzen ve onun ön-kabulleri ile her daim karşı karşıya gelir.

Siyasetin palavralarına, toplumsal kültürün bizlere enjekte ettiği tüm öğelere kuşku ile bakar, tüm ön-kabullere bilimsel bir sorgulama yöntemi ile yaklaşır…

Ve bütün bu öğeleri dikkatle ve titizlikle ve objektif bir bakış açısı ile didik didik eder.

Kirli siyaseti de-şifre eder.

Batıl inançların dibini oyar.

Çıkar amaçlı örgütlenmelerin karşısında yer alır…

Ve bütün bu çabaları da, hiç bir kişisel çıkarın kirine bulaştırmadan özveri ile ve aydın namusu ile sürdürür; hiçbir beklentisi olmadan, dürüstçe hayata geçirir.

Ve sorumluluklarını yerine getirmiş olmanın iç huzuru ile başını yastığına koyar ve rahat bir uykuya kendisini bırakır.

Ve… İşte böyle sayın seyirciler…

Hayat, sırça köşkümüzden seyretmekle yetineceğimiz bir trajedi değildir…

Namus… Her an, her zaman ve her zeminde sınanarak yaşamaya geçirilen acımasız

bir namus…

İşte gerçeği sorgulamanın bizi götüreceği nihai liman budur.

Namus – gerçek sevgisi – sorgulama ve iç-ben’e saygı…

İşte çağdaş laik ahlakın yapı taşları bizce bu öğelerdir.