ÇAĞDAŞ SAVAŞ…

FARUK HAKSAL

 

Atatürk Anıtları’nın alt yazılarından “Ne Mutlu Türküm Diyene” sözleri çıkartılıp, “Yurtta Sulh Cihanda Sulh” deyişleri monte ediliyor.

Olay Batman’da gerçekleşiyor.

Batman halkına kutlu olsun.

Peki niçin böyle yapılıyor?

Çünkü APK iktidarının siyaseti, Türk’ün üstünü çizmek suretiyle ülkeye “sulh”ü getirmektir; bölünmüş bir Türkiye’de “barış”ı tesis etmektir.

Çünkü onlara göre, Türk sözcüğü, barışın önündeki bir engeldir.

Millet kavramı sakıncalıdır.

Atatürk’ün Nutku, suç delilidir.

İşte tam da bu sırada ve bu “süreç”te Genel Kurmay Başkanlığı, Nutku yeniden tercüme etme uğraşısının içine girmiştir.

Nutuk tercüme edilecektir.

Niçin?

Çünkü, Nutuk’un dili eskimiştir.

Yeni kuşaklar 1923’lerin Türkçesini anlamamaktadırlar.

Onlar başka bir Türkçe konuşmaktadırlar.

Ancak… Oldukça anlamlı bir girişimdir bu tercüme işi, aman dikkat!

Çünkü, Atatürk’ün nutku çok zaman önce günümüzün arı-Türkçesine çevrilmiştir.

Tercümeyi yapan Prof. Dr. Hızı Veldet Velidedeoğlu’dur.

Değerli hocamız sağlam bir Atatürkçü, önemli bir aydın ve gerçek bir hukuk bilginidir…

Çalışma, Türk Dil Kurumu tercüme ödülü almıştır.

Ciddi ve özgün bir emeğin ürünüdür.

Ama her nedense, bu nitelikli çalışma bir yana itilmekte ve 2013’ün Genel Kurmay Başkanlığı Atatürk’ün Nutku’nu yeniden ele almakta ve yeniden tercüme ederek, yeniden “anlamlandırmakta”dır.

İçinde yaşadığımız “süreç”te Milli Devrim’in 6 Ok’u yeni yeni anlamlara ulaştırılmaktadır.

Yaşamımızı belirleyen sosyal ve siyasi değerler yeni yeni anlamlara taşınmakta, kültürümüz yeniden harmanlanmakta, mistizm ön plana çıkartılmakta, rasyonel düşünme terk edilmekte, sorgulama yöntemi çöpe atılmaktadır.

Her ekonomik sistem kendi kültürel yapısını yaratır. Buna muhtaçtır.

Ülkemiz, emperyalist ülkelerin suyun başına oturduğu neo-liberal kapitalist sistemin pazarı konumuna getirilmiştir.

Bu sistem, doğal olarak gümrük koruma sistemini rafa kaldıracak, işine yarayacağını düşündüğü ekonomik kıymetlerimizin özelleştirilerek kendi kontrolüne geçmesini sağlayacak, Milli Devlet’i yok edecek, ulusal çıkarların korunması duyarlılığını erozyona uğratacak ve ulusal savunma refleksimizi tahrip edecektir.

Doğaldır bütün bu gelişmeler.

Ama doğal olmayan bu gelişmeler karşısında bizlerin hala bir “taraf”ta, bir cephede ve bir düşüncede [yeteri kadar] birleşemememizdir.

Saldırı, kendi zıttı olan savunma refleksini doğurur.

Yunan’ın İzmir’e çıkarak Anadolu içlerine doğru yürümesi milli kurtuluş kenetlenmesini doğurmuştur.

Bugün ise, sözünü ettiğimiz bu kenetlenme bilinci, henüz yeteri ölçüde gelişmiş değildir.

Türkiye halkının çoğunluğu halen, bıçağın kemiğe dayandığını düşünmemekte, hissetmemektedir.

Saldırganlar ise, medya gücünü kullanarak bıçağın kemiğe batmakta olduğu gerçeğinin üzerini örtme gayreti içindedirler.

Sürdürülen psikolojik savaşın konusu budur, işlevi budur.

Çağdaş savaş, öncelikli olarak psikolojik ortamda sürdürülmekte, kültür, din, dili ustaca kullanmakta ve etkisini özellikle de genç kuşaklar üzerinde yoğunlaştırmaktadır.

Aman dikkat, biliniz ki:

- Bu bir savaştır!

Çağdaş, sinsi, sabırlı ve etkili bir savaş