ÇEVRE, LEFTER VE RAUF DENKTAŞ VE HAYATIN ANLAMI…

FARUK HAKSAL

İşte insanlar bir araya geldi.

Bir amaçları var.

Ülke için, insanlar için, gelecek için bir hedefleri var.

- Çevre değerleri, diyorlar.

- Su halkın malıdır, özel kişilere satılamaz,” diyorlar.

- Hidroelektrik Santralar [HES]’lerin doğal hayatın dengesini bozmasına izin verilemez, diyorlar.

- Kamunun çıkarı, özel kişilerin çıkarlarının önündedir, diyorlar…

Ve birleşiyorlar!

Kişisel çıkar düşüncelerinden, kariyer hırslarından soyunuyorlar.

Ve Didim gibi bir yerde, Didim Çevre Platformu [DİÇEP]’i kuruyorlar.

Akbük gibi bir yerde, Akbük Kültür ve Çevre Derneği’ni kuruyorlar.

Sonra bir kez daha birleşip, yola çıkıyorlar.

Dağ/bayır, kar/buz derken Muğla’nın Göktepe ve Çamlıdere köylerine varıyorlar. 

Orada bir de Muğlalı çevrecilerin oluşturduğu     Akdeniz Yeşilleri Derneği ile birleşiyorlar.

Daha genişliyorlar, daha kenetleniyorlar, daha yaklaşıyorlar birbirlerine ve köylü aydınlarıyla bir araya     gelerek önemli bir direnişin yol haritasını belirliyorlar.

Hep birlikte hukuk yoluna başvuracaklar.

Kendilerine ait olan suya tekrar kavuşabilmek için hukukun, bilimin ve insanca kenetlenmenin beraberliğini sağlıyorlar…

İşte yapılması gereken budur.

Çünkü, “küçük olsun, benim olsun,” felsefesinin açabileceği hiçbir kilit yoktur. Çözebileceği hiçbir gerçek sorun yoktur.

Bu felsefe ile yola çıkanlar belki kendi keselerini bir süre için zenginleştirebilirler.

Ama bu ülkeye ve bu halka hiçbir şey katamazlar, hiçbir değer kazandıramazlar.

Kişisellik, bencillik ve kariyer düşkünlüğü toplumsal mücadelenin frenidir.

Engelidir.

Tuzağıdır.

Düşmanıdır!

Bu engeli aşmak, bu tuzağa düşmemek ve bu frenin gücümüzü eksiltmesine izin vermemek en başta gelen görevimizdir.

İş yapan insanlara omuz vermek, onları kişisel nedenlerle karalamaya çalışanlara bu fırsatı vermemek en başta gelen şiarımız olmalıdır.

Rant elde etmek için siyaset yapanlarla, koltuk düşkünü siyaset esnafının ve bu takıma “iki kuruşluk çıkar” uğruna secde eden yalaka takımına dur demek en başta gelen ilkemiz olmalıdır.

Bakın, izleyin saygıdeğer Rauf Denktaş’ın cenaze merasimini…

Anımsayın koca Lefter’in naşına Şükrü Saraçoğlu’nda gösterilen sevgiyi, saygıyı ve hürmeti…

Nedir bu iki farklı dünyanın insanları arasındaki ortak köprü?

Nedir onlara gösterilen sevgi, saygı ve hürmetin ortak paydası?

Evet… Birisi ilke adamıydı, ideallerinden asla ödün vermeyen bir ülke sevdalısıydı.

Diğeri, başta Fenerbahçeliler olmak üzere tüm spor camiasının saygısını kazanmış ve onların sevgisi ile yaşamını aydınlatmış bir futbol adamıydı.

Ortak noktaları ne midir bu iki farklı dünya insanının?

Alçak gönüllülük, dürüstlük… Ve hayatlarını        hedefledikleri ideallere adayarak yaşamış olmaları…

Hayatını, bencilliğinin bir köşesine tüneyerek yaşamak hiçbir şey getirmiyor insana, topluma ve yaşanılan yöreye…

Bu çukurda ne insana dair bir yükseklik oluşuyor ve ne de topluma yönelik bir yarar.

Yaşanıp gidiyor hayat, anlamsızlıklar, sıkıntılar ve saçmalıklar içinde debelenerek, işte hepsi bu kadar!..