GÖRME ZAMANI

MUSTAFA AÇICI

Eğri oturup doğru konuşalım mı.. Yok yok biz yine de doğru oturup doğru konuşalım,
Malum ülkemiz haziran genel seçimlerine doğru gidiyor. Tüm seçime katılacak partilerimizde hummalı çalışmalar var. Bugünlerde ardı ardına seçim bildirgeleri bana göre seçim manifestoları açıklanmakta. AKP-CHP daha önce açıkladı. En son HDP açıkladı. MHP biraz ileri bir tarihe bıraktı. Daktiloları bozulmuş herhal..
Partilerin seçim manifestoları aslında o partilerin siyasi geleceklerini de göstermekte, hangi tarafta olduklarına belirlemektedir.
İlk bildirgeyi açıklayan AKP’nin yolda giderken iki sayfasını kuşların kaptığını ve bu yüzden bildirgenin iki sayfa eksik çıktığını gördük. Sayfalarını kuşa kaptıran bir partiye ülkeyi teslim etmek biraz düşündürüyor insanı.
CHP ise bildirgesinde ekonomik vaatleri dikkati çekti ve  eğer iktidara gelirse kaynak sorunu nasıl çözülecek o tartışılmakta. Bence CHP iktidara gelsin kaynak sorununu ben çözeceğim söz veriyorum.
CHP genel başkanı bu günlerde ben söz veriyorum diye söylüyor. Demek ki partililerin sözünden önce Sayın Kılıçdaroğlu’nun sözü daha önemli..
Bu bildirgeler açıklanırken, içlerinde en radikal çözümleri ve en eşitlikçi, özgürlükçü manifestonun sahibi HDP olmasına rağmen boyalı basında yandaş gazeteleri zaten saymıyoruz) yeterince yer bulamamaktadır.
Bu durum  genel basın dışında yerel basında da aynıdır maalesef.
Oysa;
Diyaneti ortadan kaldıracak olan, cemevlerini ibadethane kabul edecek olan, zorunlu din dersini kaldıracak,YÖK’ü kaldıracak olan HDP’dir. HDP yerel yönetimlerin güçlendirilmesi böylece katılımcı demokrasinin gerçekleşmesi gibi (bunu gerçek anlamda demokrasinin yerleşmesi şeklinde de söyleyebilir) kaymakam ve valilerin de halkın tarafından seçilmesi gerektiğini beyan ederken maalesef bu özgürlükcü, eşitlikçi ve barış söylemi yerel basınımızda yer bulamamaktadır.
Ülkemizi dünden bugüne üç parti temsil ederken ülkemizi getirdikleri hal belli olmasına rağmen halen daha yerel basınımız bu üç partiyi ön plâna çıkarmaya çalışmakta ve HDP’yi ötekileştirmektedir. (Bu biraz da yerel basınımızdaki muhabir arkadaşlardan kaynaklanmakta sanırım.)
Bu HDP’yi ötekileştirme yerel basınımızın tüm düşüncelere eşit durması gerektiği kuralına aykırı olduğu gibi, halkın yerelde sesi, kulağı, sözü olma iddiası taşıyan habercilik ilkelerimize de aykırıdır.
Aslında yerel basın olarak HDP’yi yok saymakla, ötekileştirmekle HDP ve  ona inanan milyonlarca halkı yok etmiş sayılmayız. 
Biz sadece bu milyonlarca halka haksızlık etmiş oluruz.  
Şunu da açıkça belirtmemiz gerekir ki,
HDP’yi ister yok sayalım, ister ötekileştirelim HDP Türkiye halklarının demokrasi ve barış istemine en büyük katkıları sunan parti olarak yaşamına devam edecektir.
Biliniz ki; eğer HDP olmasa idi merkez sağ ve sosyal demokrat partilerimiz bünyelerine ne kadınları, ne romanları katarlardı ve  ne de Ermenileri ve bu ülkede yaşayan diğer halkları. 
Bugün HDP; halklarımız adına eşitlik, özgürlük ve barışı geliştirdiği gibi diğer siyasi partilerin de gelişmesini sağlamaktadır.
Bu nedenle genel basınımız görmezden gelse de yerel basınımızın HDP’yi görme zamanı gelmiştir. Görmelidir.