GÖZLÜĞÜMÜZ ya da DÜNYA GÖRÜŞÜMÜZ...

FARUK HAKSAL

Mesele kendinize, çevrenize ve topluma hangi gözlükle baktığınızda düğümleniyor…

Eğer beyninize ve gönlünüze yerleşmiş bir insanlık “ide”si mevcutsa, dünyayı farklı bir biçimde algılayacaksınızdır.

Ama örneğin, gözlüğünüz size hep “uçkur” görüntüleri sunuyorsa, bakışınızın ibresini cinsiyetten yukarı taşıyamazsınız…

Derdiniz örtünmedir.

Çünkü gözlüğünüz size hep örtülerin altını göstermektedir.

Bekâret sorunu zihninizin bir sivilcesidir adeta…

Kadınların uygar biçimde ellerini sıkmak bile sizin için tabudur, günahtır, yasaktır…

Diploma törenlerini kutlayan öğrenciler fuhuş batağı içindedir, alkol duvarına tırmanma peşindedir.

Ankara’nın göbeğinde bir protesto mitinginde polis panzerlerinin üzerine tırmanan bir yurttaş ise, sizin gözlüğünüzden bakınca ya kadındır, ya da kız…

Peki ama bu ne biçim gözlüktür?..

Bir protestocu, kadın olsa ne olur?

Kız olsa ne olur?..

Ve niçin protesto ettiği şey değil de, cinsiyeti ön plana çekilmektedir?

Bu gözlük dünyayı, ülkeyi, insanlığı ve birey olma sorunsalını nasıl böyle çarpık bir düzlem üzerinde çarpıttıkça çarpıtmaktadır?..

Bu gözlüğün diğer adı “dünya görüşü”dür…

Dünya görüşü, bir insanın Dünya’ya, ülkesine, insanlara ve yaşama bakışının kültürel koordinatlarını ifade eder.

Uygar bir dünya görüşünün içeriğinde yer alan evrensel kültür ile ulusal kültür, birbirlerini tamamlayan iki vazgeçilmez faktör olarak birbirleri ile uzlaşan ve birbirlerini tamamlayan iki temel öğedir.

Dünya kültür mirası ile ulusal kültürünüzün özü ve esasını [yani ruhunu] birbirleri ile uyumlu bir sentez olarak birleştirerek, yeniden yaratabiliyor musunuz?..

İşte size uygar bir insansınız…

Gözlüğünüz size sürekli olarak gerçekleri gösterir.

Acıtsa da gerçek, üşütse de gerçek!..

İnsanın dünyasını aydınlatacak olan gözlük işte budur.

Aydınlanma devriminin ışığı ile kendi “Milli Devrim”imizin ilerici niteliğini birleştirebilen aydın insanın gözlüğü, işte bu öğelerden oluşur.

Bu gözlükle çevrenize baktınız zaman Ankara’nın Kızılay meydanındaki protestocuları, sadece birer protestocu olarak görürsünüz.

Onların kadın mı, yoksa kız mı olduklarını aklınızın ucuna dahi getiremezsiniz.

Gözlüğünüz sizi yapılan protestonun nedenini, kökenini yani, gerçeğini sorgulamaya götürür.

Çünkü siz protestoculara bakarken, protestocuları görürsünüz; bilinç/altınıza sıkıştırılmış şunu ya da bunu değil…

Niçin Arap ülkelerinde porno kaset piyasası en hareketli sektördür?

Niçin Suudi Arabistan ve İran’da içki satışı yasaktır?

Kendinizi ve toplumunuzu [Devlet otoritesinin baskı yöntemleri ile] neden koruma ihtiyacını duyuyorsunuz?..

Niçin korkuyorsunuz?

Niçin yetkin ve yetişkin bireyler olarak insanlarınızın kendi özgür seçimlerine güvenmiyorsunuz?

İnanmıyorsunuz?

Amacınız gerçekte onları korumak mıdır?..

Yoksa gözünüzdeki gözlük mü Dünya’yı size bu denli çarpık gösteriyor?

Ya da kültürünüz, iradeniz, kişiliğiniz sizi yeteri ölçüde koruyamıyor mu?.

Sizin kendi karar mekanizması içinde özgürce işleyen bir dimağınız yok mu?

Siz gerçek bir birey, yetkin bir yurttaş ve özgür bir vatandaş değil misiniz?

Ve siz yaşamınızın herhangi bir evresinde bu ve benzeri meseleleri ciddiye alıp, kendinizi bir kez olsun sorgulamaya giriştiniz mi?

İşte uygarlık bu eşikte başlıyor…

Ve devam edip gidiyor, sürüp gidiyor.