GÜNDEM

Değerli Dostlar,

 

Son dönemde bazı anketlerden yola çıkılarak AB sürecinin Türkiye için rafa kalktığı gibi yorumların yapıldığına üzülerek şahit oluyoruz. Milletimizin AB içindeki vizyonsuz siyasetçilerin akıl dışı politikalarına verdiği tepki, sanki milletimizin reform surecine bir tepkisi gibi yansıtılmaktadır.

Türkiye için AB sürecinin rafa kalkması gibi bir durum asla sözkonusu olamaz. Biz, Türkiye’de bu zamana kadar rafa kaldırılmış bütün meseleleri, AB surecindeki reformlarla o raftan indirip çözme kararlılığını gösteren bir Hükümetiz. Bundan sonra da en önemli önceliğimiz reformlar olacak ve raflarda kalan meseleleri reform surecindeki kararlılığımızla çözmeye devam edeceğiz.

Biz Avrupa Birliği perspektifimizde sonuçtan çok sürece odaklanıyoruz. Bizim için AB üyesi olmaktan daha çok AB standartlarını yakalayıp hatta bu standartların da üzerine çıkmak çok daha önemlidir, önceliklidir.

Bu tezlerle birlikte ortaya atılan AB projesinin çöktüğü yönündeki savlara da katılmamız mümkün değildir. AB projesi bugün hala 27 üye ülkeyi ortak değerler etrafında bir araya getirmiş bir barış projesidir. Ancak bugünkü durumuyla bu, sadece kıtasal bir barış projesidir. Türkiye’nin üyeliği bu kıtasal barış projesini küresel barış projesi haline getirecektir.

Burada çöken Avrupa Birliği fikri değil, AB'nin üzerine kurulduğu değerleri istismar eden siyaset anlayışıdır. Türkiye de bu siyaset anlayışına bugün bütün özgüveniyle meydan okumaktadır. Türkiye’nin bu cesur ve kararlı duruşu, reform surecine, demokrasiye, temel hak ve özgürlüklere bağlılığından ileri gelmektedir.

Türkiye’de rafa kaldırılan reform sürecinin lokomotifi olan AB süreci değil, milletin değerlerine ve özgürlüklerine saygı duymayan siyaset anlayışıdır.

Türkiye için AB surecinin özü reform surecidir ve bizim için AB sürecinin bir alternatifi yoktur.