GÜNDEM

 

Değerli Dostlar,

30-31 Ekim tarihlerinde Sayın Başbakanımızın Almanya’ya gerçekleştirdiği çalışma ziyareti gerek ikili ilişkiler, gerekse AB üyelik sürecimiz açısından son derece verimli ve güçlü mesajların verildiği bir ziyaret oldu. Başbakanımızın ziyaret sırasında Türkiye’nin AB üyeliği hedefinden vazgeçmediğini vurgulaması, Hükümetimizin reform sürecindeki kararlılığının anlaşılması bakımından net bir mesajdı.

 

Türkiye’nin AB’ye yük olmayacağını, aksine AB’den yük alacağını bir kez daha Almanya’dan Başbakanımızın seslendirmesi de Avrupa çevrelerine önemli bir hatırlatma oldu.

 

Başbakanımızın özellikle şu sözleri, Avrupa Birliği’nin geleceğinin nasıl şekillenmesi gerektiği konusunda da ders niteliğindeydi:

 

''Türkiye ve Avrupa Birliği'nin ortak bir geleceği paylaştığına yürekten inanıyoruz. Mevcut krizi, ortak geleceğimizi şekillendirmemiz, girişimciliğe daha fazla yatırım yapmamız, gençlerimizi küreselleşen dünyanın şartlarına daha iyi hazırlamamız için bir fırsat olarak değerlendirmeliyiz''

 

Biz Türkiye olarak kendimizi geleceğin Avrupa Birliği'ne tam üye olarak hazırlamaya ve bu anlayışla reform sürecinde ilerlemeye devam ediyoruz.

 

Bu çerçevede, 5-8 Kasım tarihleri arasında Fransa ve İngiltere’ye gerçekleştireceğim ziyaretlerden de AB sürecimiz açısından olumlu neticelerle dönmeyi ümit ediyorum.

 

Hollande yönetiminin seçilmesinin ardından Fransa’ya gerçekleştireceğim bu ilk ziyarette yeni Hükümet üyeleriyle bilhassa Fransa’nın 5 fasıldaki blokajı kaldırması noktasında haklı talebimizi dile getireceğim. Şurası çok açıktır: Türkiye-Fransa ilişkilerini belirli lobilerin çıkarlarına endekslemek ortak çıkarlarımıza aykırı bir durumdur.

 

Türkiye’nin AB üyeliğine en güçlü destek veren ülkelerin başında gelen İngiltere’de de gerek oradaki yatırımcılarımızla, gerekse Hükümet üyeleriyle önemli temaslarımız olacak.